0

Ağırdır aşk aralık gecelerinde

Beşiğinde sallar gibi kızgın bir ateşi

Her saniye, seneler andırır hararetiyle

Saçını okşar gibi bir yetimi hasretiyle

 

Ağırdır aşk aralık gecelerinde

Beynimde ölü kemikleri

Gözlerimde tükenmişliğin sancısı

Bilinmeyen denkleme doğru

‘x’ gibiyim; meçhul ve âşık

 

Ağırdır aşk aralık gecelerinde

Kalbimde biriken yorgun gözyaşlarım

Şıpırdar yanaklarımda sızım, ansızın

Aşk kokarak dudaklarım,

Fısıldar yepyeni bir sevda türküsünü

 

Ağırdır aşk aralık gecelerinde

Zemzem misali renksiz ve tatlı

Kelebekler gibi özgür maşukun koynunda

Irmak ırmak gülümseyen gözlerde

Utanır ruhsuz bakışlar,  kaybedilmişliğin kuyusunda

Ayakla, bilinmeyene dörtnala…

 

Ağırdır aşk aralık gecelerinde

Vazgeçmişliğin terkisiyle yutkunurken gemiler,

Batar ve acıtır deryanın canını

Melali sancı olur dalgalar,

Öperken ellerini sahillerin

Suskun çocuğu taşır avuçlarında haykırarak

Ve bir fotoğraf;

Rezaletini resmediyor kumlara insanlığın

 

Ağırdır aşk aralık gecelerinde

Acılarımla örtünür gökyüzü, üşüyerek

Haykırır gül devrinin destanını

Aşkla hemhal kalbime…

Her sözcük, nim kalmış bir medeniyet

Demlenir gül muştunun sefinesinden

Vuslatı emmek için kâinatın sinesinden

 

Ağırdır aşk aralık gecelerinde

Beyinler, karınca yuvası

Kalpler, böğürtlen alevleriyle mahşeri

Örtüsüne bürünür gündüz

Eğilir yetim çiçekler, kamışlar gibi

Zakkuma dönüşür gecenin siması

Her kalp, ateş kuyusu

İsli yalan sikkesi gözler

Sözler ki; ihanet ceketini giymiş mızrak misali

 

Ağırdır aşk aralık gecelerinde

“iyi ki sevdim” lerden kalan ateş,

Yol alır kaygan zemininde gözyaşlarımın

Dökülür melali yapraklarım

Yanaklarımın uykusuz toprağına…

 

Ağırdır aşk aralık gecelerinde

Bir papatyanın yaprağını dökmesi gibi

El değmemiş gül bahçesine

Sevda kokması gibi büsbütün

Hicret türküsüyle sarhoş bülbül misali

Kâh ney olur gül-i zarımda

Kâh bir çocuk masumiyetiyle kalbimin neşesi

 

Muhammed İsa Öztürk

Leave a Comment

İlgili İçerikler