0

 

Basamak sokağından şirinlerinin öncüsü Nisanur’un sevimliliği, tatlılığı umutlara tesellidir. Arkadaşları olan Ayşegül, Nazlı, Ervanur ve Songül onu çok severlerdi. Her gün oyunlar oynayıp mutlu olmaları çocukluğun en samimi işaretiydi. İkindi sonraları sözleşip buluştukları Basamak sokağında bu çiçeklerinden başka bir renk  olmadığını bütün sokak sakinleri bilirdi. Şevket ağabeyin zaman zaman balkona çıkıp torunlarını izlemesi de dedeliğin en güzel zamanları olsa gerekti. Nisanur’un oyunlara hâkimiyeti fazla idi. Arkadaşlarını yönlendirme kabiliyeti vardı. Zaman zaman mızıkçılık yapan arkadaşına çok kızardı, sonra pek fazla zaman geçmeden küs -boz barışı yaparlardı.

 -Songül bak şimdi, seksek oynarken taşı çizgiden dışarı çıkardın. Yani yanmış oldun. Sıra bizde.

-Ama Nisanur hiç de bile çıkarmadım. O senin kıskançlığın, seni yenmemden korkuyorsun değil mi?

-Pışık, daha neler canım. Sekseği sanki benden daha iyi oynuyorsun da!

– Oynayabilirim, her şey zamanla değil mi?

Ervanur sakin içine kapanıktı, kurallara uyan ve huzursuzluktan kaçınan herkese karşı uyumlu yapısıyla çok sevilirdi. Nazlı ona göre daha zıpır, cıvıl cıvıl hareketliydi.

 – 1 – 2 – 3… Ervanur ne güzel oynuyor.

– Evet.

Tebessüm.

-Şimdi sıra bende ciciler. Nazlınızı izleyin bakalım.

Gülüşmeler.

Herkes kendince kazanmıştı.

-Sek sek bitti. Şimdi evcilik oynayalım mı? Dün koyduğumuz halı orada duruyor, hadi oyuncaklarımızdan da getirelim.

Herkes bir hışımla eve koştu, Nisanur barbi bebeğini, panduf ayıcığını ve peluş kediciğini aldı. Songül spor arabasını, oyuncak bebeğini, Ervanur bir tane bez bebek getirdi. Nazlı da bir bez bebek getirmişti. Ayşegül’ün oyuncağı yoktu. Çünkü Ayşegül’ün ailesi fakirdi. Babası henüz kendisine bir oyuncak bile alamamıştı. Yokluk ve annesinin hastalığı için alınan ilaçlar bunu engellemekteydi. Ama Ayşegül çok anlayışlı ve olgun bir çocuktu. Ailesini anlıyor ve babasını bu durumdan dolayı üzmüyordu. Arkadaşları Ayşegül’ün yanında olduklarını hep söyleyip destek oluyorlardı. Ayşegül mutluydu.

Nisanur :

-Ayşegül al benim bebeğimle oyna, seni sevecektir kesin.

Songül:

-Benim arabamla da oyna.

Birlik ve beraberliği bu küçük yüreklerde görmek ne kadar güzeldi. Oyunlarına pencereden şahit olan kadınlar tebessümle onları izliyorlardı.

Ayşegül biliyordu ki, bu hayatın sonu değil tam anlamıyla başıydı. Kendisi bu durumdan çok ders alıp ruhunu iyilikle doyurmuştu. Sırasıyla oynayıp sevindiler. Yanaklarındaki gülücükle açan çiçekler hiç bitmiyordu. Yetişkinlerin onları izleyerek çocuk olma isteği artıyordu. Ve çocukluk zamanlarını özlüyorlardı. Sokağın iyilik yüzlü dedesi bu cennet tatlısı çocukları görünce Ay Dede masalları anlatırdı, çocuklar Ay Dede’yi çok severdi. Onlar evcilik oynarken iyilik yüzlü Erzurumlu İbrahim Hakkı Dede evden çıkarken çocuklar gördü, hepsi birden koşup sarıldılar.

– Evet, çocuklar nasılsınız bakalım?

Hepsi:

-İyiyiz dede, sen nasılsın?

– Çok şükür cennet çiçeklerim, iyiyim.

-Hepsi:

-İbrahim dede bize Ay Dede’yi anlat.

-Tamam, oturun bakalım şöyle. Ay Dede’nin görevi aya sahip çıkmakmış, geceleri ay oluşmaya başlamasıyla hem orada nöbet tutar hem de ayın bir kısmında çocuklara bal yaparmış. Çok güzeldir Ay Dede’nin balları ve bu balları sadece çocuklar için yaparmış onları çok sevdiğinden.

Hepsi:

-Aaa bize bal mı yaparmış? Niye ki?

Çünkü çocuklar küçük olduğu için yeterli miktar da beslenemezler ve vitaminsiz kalırlar. Ay Dede de bu durumu bildiğinden çok üzülürmüş, onlara kendi meşhur olan Ay Dede ballarını, yapmaya başlamış.

Hepsi:

-Ama balı arılar yapmıyor muydu? 

Elbette balın asıl görevlisi arılardır, ama Ay Dede’nin arıları vardı. Onlarla Ay Dede uğraşıp bakardı. Bu işin bakımı da var çocuklar yoksa bal olmaz.

Hepsi:

-E sonra?

Ay Dede yaptığı balları sabah olmadan annelere teslim edermiş ki çocukları kahvaltıda yiyip daha güzel büyüsünler diye, anneler çok mutlu olurmuş.

Çocuklar ise çok sevmişler. Ay Dede balını her sabah süt ile beraber birkaç dilim yiyip güçlenirlermiş. Böylelikle hem derslerinde başarılı olurlarmış hem de daha zeki olup büyüklerini sevindirirlermiş. Şimdi anlaşıldı mı?

Hepsi:

-Anladık Dede.

Tamam hadi şimdi oyunlarınıza devam edin, bugünlük bu kadar masal yeter.

Ali İhsan Tarman

 

 

Leave a Comment

İlgili İçerikler