0

 

Minarelerin gölgesi kerhanelere düşerken

Tezgâhlarda yüreğini bozduruyor esnaf

Madeni ve ıslak.

Özümüz karın tokluğu evet ama

Ekmeği kim nasıl kazanacak?

Kovalıyorum

Kovalıyorsun

Kovalıyorlar…

 

Plazma televizyonda şişman gösteriyor

Her Afrikalı çocuk…

Geri kalanlar saat ve parfüm satıyor…

Bu İstanbul bir acayip şehir;

İnsanlar kan, kemik ve magazin

Geri kalanlar bir tuhaf kokuyor..

Çürüyorum

Çürüyorsun

Çürüyorlar…

 

Çağımız altın çağı!

Gökdelenler tavşanlar gibi çiftleşirken

Kör bir Çingene güneş gözlüğü satıyor…

Baksanıza, altın çağın kuyumcusu bile iflas ediyor!

Tapu kadastro müdürlüğünde kıyılan nikâhlara

Dört ayrı kanaldan şahit olmak;

Minibüsçülerin taksicileri bıçaklaması;

Ya da on dört yaşındaki kızların

Lohusa şerbetinden kaçması değil ama

Bakkal Kalender’in veresiye defteri bu aralar canımı sıkıyor!

Ödüyorum

Ödüyorsun

Ödüyorlar…

 

“Tanrı olmasaydı icat etmek gerekirdi “demiş

Voltaire ya da Dostoyevski’ydi

(Kültürüm yetmese de, bunu sonra hatırlamalı)

Fakat öyle zannediyorum ki

Bu bizdeki Çin malı !

 

Uğur Yılmaz Arlıer

Leave a Comment

İlgili İçerikler