YARIM AKILLI Mutlak’ı yitirdim Aynalar içindeyim Zamandan oyuldum Geri dönemiyorum Atıldım ötelendim Kimseyi inandıramıyorum Ben kötü biri miyim Aynalar içindeyim Yüzümü kime...
ÖYKÜ İNCELEMESİ
HİŞT HİŞT
Yazar, Sait Faik Abasıyanık; 18 Kasım1906 Adapazarı doğumludur. İlköğrenimini Rehber-i Terakki Okulunda tamamladıktan sonra 1925 yılında İstanbul Erkek Lisesi’ne yazıldı. Aldığı disiplin cezası nedeniyle ortaöğretimini Bursa Erkek Lisesi’nde tamamladı (1928). Bir süre İstanbul Darülfünun’da (Üniversitesi) Türkoloji Bölümünde okudu. Babası Mehmet Faik Bey’in isteğiyle iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Lozan’dan kısa süre içerisinde ayrılarak Fransa’nın Grenoble şehrine geçti ve 1931-1935 yılları arasında Fransa’da kaldı. İstanbul’a dönüşünde kısa bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. Babasının ısrarıyla açtıkları toptancı tahıl dükkânını işletmeye başladı. Başarısızlıkla sonuçlanan bu girişimin ardından sadece yazı yazarak geçinmeye başladı.
Babasını 1939’da kaybettikten sonra annesi Makbule Hanım ile birlikte Burgazada’daki evlerinde yaşamaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir ay kadar Haber Gazetesi’nde adliye muhabirliği yaptı. “Modern edebiyata yaptığı hizmetlerden dolayı” Amerika’daki Mark Twain Derneğine onur üyesi seçildi. 11 Mayıs 1954 tarihinde uzun süredir mücadele ettiği siroz hastalığına yenik düşerek hayatını kaybetti. Annesinin ölümünden sonra (1963) Burgazada’daki evleri “Sait Faik Müzesi” hâline getirildi (1964). Vasiyeti gereğince kitap teliflerinden elde edilen gelirler Darüşşafaka Cemiyetine kaldı. 1955 yılında yazarın annesi tarafından başlatılan “Sait Faik Hikâye Armağanı” hâlen devam etmektedir.
Yazarın Türk Edebiyatına Kazandırdığı Eserler:
Öyküleri: Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut, Kumpanya, Havuz Başı, Son Kuşlar, Alemdağ’da Var Bir Yılan. Az Şekerli eseri ise ölümünden sonra yayımlanmıştır.
Romanları: Medar-ı Maişet Motoru, ikinci baskısı Birtakım İnsanlar adıyla 1952 yılında basılmıştır ve Kayıp Aranıyor.
Şiir: Şimdi Sevişme Vakti.
Röportaj- Öykü: Tüneldeki Çocuk, Mahkeme Kapısı.
Diğer Yapıtları: Balıkçının Ölümü, Açık Hava Oteli, Müthiş Bir Tren, Sevgiliye Mektup.
Çeviri: Georges Simenon’dan Yaşamak Hırsı.
Yaşam öyküsü ve edebi eserlerinden bahsettiğim yazar Sait Faik Abasıyanık, Türk hikâyecilerinin en önde gelen isimlerindendir. Çağdaş Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, ‘kökü kendinde olan’ bir yazar olarak kabul edilir. Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi şiirsel bir dille anlatır. Şiirselliğinin altında, yazmaya şiirle başlamasının büyük etkisi vardır. Cumhuriyet dönemi sonrasında, Batı’daki gelişmelerden, hiçbir akımdan etkilenmemiştir. Kendi özgün diline sadık kalmıştır. Durum öyküsünün en güçlü örneklerini vermiştir, toplum odaklı olmaktan ziyade birey odaklı bir yazım üslubuna sahiptir. Kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara öncülük etmiştir.
Toplumsal sorunlardan çok bireyin toplum içindeki sorunlarına eğilen, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkarak insanın gerçeğini ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Bu sebeple onu modern öykünün ilk öncülerine örnek gösterebiliriz.
İnceleme konusu olan “Hişt Hişt” adlı öykü, “Alemdağ’da Var Bir Yılan” adlı kitabında yer almıştır. Adı geçen öykü durum öyküsü türündedir. Genelde Çehov tarzı olarak bilinen bu türdeki öykülerde daha çok duygu ve hayallere yer verir. Okurların, kendilerini doğal ortamlarında hissetmeleri amaçlanır. Okurun hayal gücünü harekete geçirmek için olay ve durum akışı tamamen okuyucudadır. Fikirler değil, her zaman kişiler ön plandadır. Öykümüze dönecek olursak, yazar aynı zamanda kahramanı temsil etmektedir.
“Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım.” Yazar, henüz öykünün girişindeki bu gizemle keyif alacağımıza dair işaretini veriyor. “Çukulata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan: Hişt, dedi. Dönüp baktım. Yolun kenarındaki daha boyunu, posunu almamış taze devedikenleriyle karabaşlar erik lezzetinde bana baktılar. Dişlerim kamaştı. Yolda kimsecikler yoktu. Bir evin damını, uzakta uçan bir iki kuşu, yaprakların arasından denizi gördüm. Yoluma devam ederken; Hişt, hişt dedi.” Yazarın hayal gücü ve olağanüstü betimlemelerin güzelliğine, özgünlüğüne hayran olmamak mümkün değil. “Birdenbire güneşi, buluta benzemez garip ve sarı bir sis kapladı. Bir kirli el, çağla bademi eşeğin sırtından bir kumaş çekip aldı. Her zamanki kül rengi, yer yer havı dökülmüş eski mantosunu giydirdi eşeğe.” Masalsı ve olağandışı bir atmosferde ilerlerken, sihirbazın değneğinin etkisiyle olağan yaşama dönüyor okuyucu bu cümlelerle. Yol boyu kendisiyle konuşuyormuş gibi devam ederken aynı zamanda okuyucuya hitap ediyor aslında. Öyküde, çevre tasvirleri, renkler, doğada yaşayan tüm canlıları, olağanüstü bir anlatımla, sanki oradaymışız gibi belliğimizde canlandırıyor. Genelde birinci tekil kişi anlatımını kullanan yazar, aynı zamanda zaman ve mekân ayrıntılarını ustaca betimliyor, tasvir ediyor.
Örneklerini verdiğim metinlerde anlattıklarıyla hayal gücümüzü kamçılayarak okurun gözüne, kalbine, ruhuna, usta bir ressamın tualine çizdiği gibi eserini ölümsüzleştiriyor. Edebiyatın, yazmanın amacı, okura zevk alarak okuyacağı, kendisinin de o metinde yer aldığını hatırlatmak değil midir bir manada? Bu anlamda, yazarın, yıllar, hatta yüzyıllar sürecek yolculuğunun izlerini, belirtilerini gelecek kuşaklara ulaştırmasıdır. Önemli olan, kalıcı, unutulmayan, özgün eserler bırakmaktır.
Yazar, Sait Faik Abasıyanık, anlattığım tüm örneklerin ışığında, gereğinden çok çok fazlasını yerine getirmiştir. Bizden sonraki kuşaklara da kılavuz olacaktır edebiyat yolunda.
Her okur, özellikle gençler Sait Faik okumalılar. O zenginliktir, O Türkiye’dir. Vesselam.
Nermin Güday Kaçar
