Gün gelir deli gibi bize koşasım gelir iyot kokusu çeker beni o tenha yere kumdan karşılıklı kalelerimizi bulma ümidiyle beni silmiş seni silmiş mavi çığ ah zamanın izniyle gün gelir martılardan haberini beklerim nicedir varlığından yoksun yüreğim diş geçiremem ayrılığa müşkül hallerim dibi delik geceden gün huzmesi sızarken kesiştirmez yolumuzu bir tesadüf ona kızarım gün ..
Read More…
Hafize kadın, ahretliği Suna ile hasbihalini akşam ezanı okunana kadar sürdürdü. Köyde olan biten her şeyi ilk önce Suna kadın haber alır, ancak ondan sonra, köy halkı öğrenirdi. Hafize kadın da Suna’nın en yakın arkadaşı olduğu için onun da bilmediği duymadığı bir dedikodu olmazdı. İki yaşlı kadın kendi gelinlerinden tut, köydeki bütün gelinleri gün boyu ..
Read More…
Uçan bir kuş, göğe kanatlarıyla dokundu, ben gördüm, ruhumla eşlik ediyordum ona çünkü. Beyaz, mor ve pembe çiçekler açmış ağaçlarla dolu bir bahçe olmuştu bulutlar. Sonra o kuşlar geri dönüp hızla aşağıya doğru süzüldüler, geçilmez vadilerin içinden geçip yere indiler. Göğün kalbine upuzun basamaklar inşa eden kuşlar beni yağmurla ve ıslak ışıklarla müjdelediler. İnce ince ..
Read More…
perdesiz bir tiyatro hayat çile işlemiş ellerimle parmaklarımdan kayıp giden yarınlarım nerede tersine ilerlerken saatler boyu devriliyor gökdelenlerin neferler salınıyor barışa yaşamak tabut boyu artık savaşlar okşuyor bedenimi ateş ve barutla ısınan dünyada şafak kirpiklerime kavuşurken vuruldu söndü gözlerimin ışığı çocuklar gömüldü güneşsiz yurtlara kurumuş gül dallarından ateşler yakın uygarlığın karanlığına günaydınsız kalmış yeryüzü göğe ..
Read More…
sona erişi çocukluğun buralar odağını yitirmiş buzul devir bir başka tütüyor ocaklar.., bir başka acıyor anlamayacağınız ayrık ve sanal kongresi kangren hücrelerin bir başınalığı bağımsızlık ki melez bir tutkudan tutsaklığını iştahla ilan etmiş zaten makine hem elektronik yalamış bir cehaletle mürekkepten yana tövbesiz günahların müptela…bela tadı unutmamanın dilinden bir türlü düşmeyen istihbâbî değilse neylesin emir ..
Read More…
Dışarıda iki gündür aralıksız yağan karın yerini kuru bir ayaza almıştı. Dillere pelesenk olmuş Ankara’nın ayazına rağmen araçların ve insanların yoğunluğundan yağan kar da yerde durmayıp erimiş, geriye vitrinlerden kaldırımlara vuran ışıkların parlattığı çamurlu bir ıslaklık kalmıştı. Hiç sevmediğim, bir türlü alışamadığım bir görüntüydü o yıllarda. Bana sorsaydınız benim mevsimim yazdı. Gecenin, gündüzün sıcaklığını, her ..
Read More…
Bakışlarımın boşluğa kaydığını söylüyorsunuz. Hâlbuki ben zaten boşluktayım. Düşüyorum, her gün, her gece dağlardan, tepelerden, şehrin içinden, hatta gözünüzden. Tutmuyorsunuz ellerimden. ******* Boşluk Ne fotoğraflarda yer verdim ona ne sözlerimde. Onunla ilgili kısımları hep boş bıraktım. Kimi anladı, sustu. Kimisi anlayamadı; sordu da sordu. “Baba” kelimesi geçen boşlukların üstünü bazı sözcüklerle doldurdum da içimde bıraktığı ..
Read More…
İsmail yakın bir arkadaşımdı. Liseyi beraber okumuştuk. İsmail’in ailesinin maddi durumu iyi bir seviyedeydi. İki katlı bir evleri vardı. Babası, iyi kalpli, temiz yürekli, şefkatli ama oğluna karşı bir o kadar da baskıcı bir tutumu vardı. Bu haline izah getirirken, gençlik yıllarında öğretmen olmak istediğini, ancak arkadaş çevresinden dolayı bu hayaline ulaşamadığını ifade ederdi. Bu ..
Read More…
Nâzım Hikmet ve Vera’nın zorlu ve sancılı geçen aşk hikâyesine geçmeden önce, Nâzım Hikmet Ran hakkında birtakım bilgiler vermek istiyorum. Nâzım Hikmet’i sanırım yazdığı romantik şiirleri, sevgili eşi Piraye Hanım için yazdığı, ‘Piraye’ye Mektuplar’ kitabındaki ‘Piraye, gel. Sana muhtacım.’ dizelerinden ve ‘Piraye öldü aşkından, yine de dönmedi Nazım’a.’ sözünden de çoğumuz tanıyoruzdur. Zaten böyle çarpıcı ..
Read More…