CEVAPSIZ SORU Evinin eşyaları gibiydi hayatı… Hepsi farklı bir yerlerden farklı zamanlarda alınmış uyumsuz renklerden, desenlerden oluşan. Zorla yan yana getirilmiş, kimisi yeni kimisi...
YAŞAMAK / YU HUA
Çin’in yaşayan en büyük yazarlarından “Yu Hua”nın yazdığı bu kitap Çin’deki rejim değişikliklerini ve toplumun bu makas değişiminde yaşadıklarını tüm açıklığıyla göz önüne seriyor. Bu sebeple kitap Çin’de yasaklanmıştır. Kitabın filmi çekilmiş, film Çin’de hemen yasaklanmış ve çekilen bu film 1994 yılında Cannes Film Festivali’nde ödül almıştır. Kitabın ana karakteri zengin bir ailenin çocuğu olan Fugui’dir ve kitap onun diliyle anlatılmaktadır. Gençlik günlerini geride bırakan Fugui, yaşlı öküzüyle tarlasını sürerken tanıştığı yabancıya hayatını anlatır. Biz de Fugui’nin hayatını yabancıyla birlikte öğreniriz.
Jaguar Yayınları’ndan çıkan bu kitabı keyifle okudum. Oldukça akıcı bir kitap. Kitabı Çince aslından çeviren Bahar Kılıç’tan bahsetmezsem haksızlık etmiş olurum. Çeviri tam anlamıyla muhteşem.
Yazar, yaşamında kötülük yapan herkesi bir şekilde cezalandırıyor ve intikam alıyor. Burada okurun içi eriyor ve için için mutlu oluyor desem yalan söylemiş olmam. Kitap reel hayattan kopmuyor. Gelen felaketler zaman zaman iyiyi kötüyü ayırt etmiyor. Dönem acı olunca ve toprak gözyaşı ile sulanınca coğrafyada yaşayan insanlar nasibini alıyor. Acı, kan, gözyaşı, hasret, vuslat, yoksulluk, çaresizlik… Kitabı okurken acıyı iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum. Buraya kadar spoiler vermedim. Yazının bundan sonraki kısmında kitabın içine biraz daha fazla girmek istiyorum.
Kitabın başında Fugui genç ve toy bir delikanlı. Varlıklı bir ailenin tek erkek evladı. Söylenenler kulağının birisinden girip diğerinden çıkıyor. Karısı genç, güzel ve varlıklı bir ailenin kızı. Fakat Fugui her gün kumar oynuyor, alkol alıp başka kadınlarla gününü gün ediyor. Üstelik bunu herkesin gözüne sokarak yapıyor. Sonunda ailesinin neyi var neyi yoksa kumarda kaybediyor. Varlık içinde yaşayan ailesi hizmetçilerini azat ediyor ve tarlalarda çalışmaya başlıyor. Karısının ailesi karısını ve çocuklarını alıyor. Fugui, yaşlı anne babasıyla birlikte tarlada çalışıyor. Yeri gelmişken Fugui’nin karısı Jiazhen’e değinmeliyiz. Kocasını çok seven, kocasının yaptığı yanlışları sineye çekip onu çamurdan çıkarmaya çalışan güçlü bir kadın. Burada karşımıza aşkın gözü kördür dedirtecek bir adım atıyor ve babasının evine gittikten sonra çocuklarını varlık içerisinde büyütme imkânı varken kocasının yanına geri dönüyor. Hem kendi hem de çocukları sefalet içerisinde kalıyor.
Ailenin çınar ağacı Fugui’nin babası, köy ağalığından ırgatlığa düşmenin ağırlığına ve ailesinden yadigâr konağın ve toprakların kaybedilmesine daha fazla dayanamayıp ölüyor. Annesinin durumu da iç açıcı değildir. Fugui’nin yaşlı annesi çalışma temposuna dişini sıksa da ihtiyar bedeni ona dur demektedir. Ülkenin durumu da ailenin durumu gibidir. Savaş vardır ve erkekler savaşa alınmaktadır.
Fugui, ailesi hastalık ve yoklukla mücadele ederken, hasta annesine doktor bulmaya giderken ve ailesinin haberi yokken askere alınır. Birkaç sene ailesinden haber alamadan yokluk, sefalet ve ölümü soluyarak askerde kalır. Savaşın bitmesiyle yeniden köyüne dönünce annesinin öldüğünü, kızının ateşli hastalıkla duyma ve konuşma yetisini kaybettiğini görür. Yeniden çalışmaya başladıklarında Çin’de devrim olur ve toprak ağaları ellerindeki toprakları halka vermek zorunda kalır. Fugui’nin topraklarını alan Longer ölüme giderken, “Fugui senin yerine ben ölüyorum,” der. Ölümü iliklerine kadar hisseden Fugui, neredeyse iyi ki topraklarımı kaybetmişim, diyecektir.
Fengxia bir aileye para karşılığında evlatlık verilir. Minik kız çocuğunun evden gidişi, son çare babasının “Kal…” demesini beklemesi okurun yüreğini sızlatır. Gittiği yerden kaçıp gelmesi, babasının yeniden onu götürürken kızını geri götürmekten vazgeçmesini ve yeniden ailenin yanına dönmesinin sevincini yaşar.
Fugui kendi topraklarını işleyip, işler yoluna girmeye başlamışken bu sefer de Çin’de komünizm rüzgârları eser. Tarlalar, hayvanlar hatta evdeki kap kacaklara el konulur. İnsanlar bu sefer devlete ait tarlalarda çalışmak zorundadır. Jiazhen hastalanır. Dinlenmesi gerekirken ailesi için tarlada çalışmaya devam eder. Hatta kasabaya, kilometrelerce uzağa pirinç dilenmeye gider. Açlık kol gezmekte ve evlerin ocağı tütmemektedir.
Erkek çocukları Youqing’in okulda olduğu bir gün valinin karısı hastalanır ve kana ihtiyaç duyulur. Doktorlar önemli insan olan valinin karısı için Youqıng’in neredeyse bütün kanını alırlar ve çocuğun ölümüne neden olurlar. Fugui günlerce karısından oğlunun öldüğünü saklamaya çalışır ya da sakladığını sanır. Evlerindeki yokluk ve sefaletin üzerine bir de evlat acısı eklenir. Kafalarında bu sefer onlara bir şey olursa kızlarının ne yapacağı vardır. Bu sebeple kızlarını evlendirmeye karar verirler.
Kızları Fengxia güzeldir fakat sağır ve dilsizdir. Onu kim kabul eder? Hatta kızlarının bu durumunu bilmezden gelip vazgeçenler onları biraz daha umutsuzluğa sevk eder. Fakat kitaptaki hava tıpkı reel hayatta olduğu gibi her zaman puslu ve bulutlar hep kara değildir. Kafası yamuk Erxi kızlarına talip olur ve görkemli bir düğün yapar hem karısını hem de XU ailesini el üstünde tutar.
Hayatlarına mutlu mesut şekilde devam ederken Fengxia çocuğunu doğururken ölür. Peşinden de zaten hasta olan ve kızının acısına dayanamayan Jiazhen ölür. Geriye kala kala Fugui, koca kafalı Erxi ve torun Kugan kalmıştır. Hayat onlar için artık daha zordur. Yaşamak için çalışıp minik Kugan için soluk alıp verirler. Fakat ölüm peşlerini bırakmaz. Koca kafalı Erxi kazada, torunsa soluk borusuna kaçan fasulye tanesiyle ölür. Geriye sadece yabancıya hikâyesini anlatan ve tarlasını öküzüyle süren Fugui kalır. Fugui’nin anlatış tarzı, öküzüne seslenişi ve hayat hikâyesi sizi çok etkileyecek, boğazınıza bir şey düğümlenecek ve bu kitabı iyi ki okumuşum diyeceksiniz.
Serkan Uslu