0

 

Resim çeken kadına, “Shaqiqa” dedim. Öyle utandım ki! Elimi yüzüme kapattım, ama parmaklarımı araladım: “Lkn limadha?”

Kadın gülüverdi. Sahici mi, bilemem, “Taerif altturkia.” dedi.

İki parmağım arasından, “La” dedim, “Sen Arapça biliyorsun ama.”

“Nem.”

Allah’ım ne büyük bir nimet bu! “Öyleyse…” dedim, “Ben Arapça konuşayım, sen de Türkçe de. Ha?”

“Hasanana. Olur.”

Kadın, fotoğraf makinesini gösterdi, “Korkma” dedi, “sen istemezsen çekmem artık.”

Ona, “Shukraan.” dedim, uzandım elini tuttum, “Teşekkür ederim.”

İşte böyle başladı Betül Abla ile arkadaşlığımız. Sık sık bizim eve gelip gidiyor, ama fotoğraf makinesini hiç getirmiyor. Sözünün eriymiş ablam ha…

Biliyor musunuz, ben köyümde okula gidiyordum, o sakallı tüfekli adamlar gelinceye kadar. La lilssama! Kızları bağırta bağırta alıp götürdükleri gün, la enatan, babam bizi bodruma saklamıştı. Karanlık basınca kaçtık. Kalsaydık, kim bilir neler gelecekti başımıza.

Bakmayın boyumun küçüklüğüne, sekizi bitireceğim bir ay sonra. Ha, okul dedim de, beni almıyorlar, ama uğraşsam Türkçe öğrenebilir miyim acaba? Annem, “Alttawbat alttavbat!” diyor, “Min ant aldhy altturkia.”

Betül Abla, bize her gelişinde çikolata veriyor, biliyor musunuz? Geçen gün bir çanta giysiyle geldi. Pembe kazak öyle uydu ki bana! Küçük kardeşim Amid istediğini bulamayınca biraz mızmız etti, ama olsun. Ukhuvan ne bilsin giysiyi miysiyi, daha bebek o, ama Ubabe bir sevindi, bir sevindi ayakkabılarına! Bark Allah, Betül Abla’dan…

Bizim komşu Aisha, Rakka’dan mı gelmişler ne, “Bak Amina” dedi, bana. “Biz çarşıya çıkıyoruz çocuklarla. Işıklı yerde, arabaların arasında…”

“Ee!” dedim Aisha’ya.

“Peçete ile cam siliyoruz.”

“Ya!”

“Para veriyorlar, biliyor musun kız?”

Annem müsaade ederdi herhalde, ama babam yaşasaydı sokağa salmazdı kesin kes. Ah babam ah! Ölünecek zaman mıydı? Öf…

Anneme, ben değil Aisha açtı yola çıkmayı. “Olur” dedi, “amma ahdhar!”

Bugün, arkadaşlarını almadı Aisha. Bize söz vermiş de…

Ben, Amid, Ubabe Aisha’nın arkasına takıldık.

Aisha, her şeyi biliyor, ama her nedense, birer çuval verdi. “Fatatan” dedi bana, “çuval olmazsa olmaz ha, bilesin!”

Yüzüne baktım, “Ma?” dedim, “Lkn limadha?”

“Dilenci sanmasınlar diye kız, alabalah!”

İçimden, ‘sensin salak’ demek geçti, işin ucunda para vardı ama… Ellerimizde çuval, doğru hastane kavşağına…

Bir çöp kutusu vardı, çarşıya giden yolun üstünde, önünde durduk. Aisha, sırtını kutuya dayadı, Amid ayakucuna, ben onun yanına, Ubabe de kaldırımdan tarafa.

Ah Aisha ah! Baştan desen olmaz mıydı, majnun kız? Cam silmek falan külli yalanmış meğer! Çöp kutusuymuş bizim asıl alaba niema’mız!

Öf Aisha öf! Baksana, biri resmimizi çekiyor…

Şaban Şimşek

 

Leave a Comment

İlgili İçerikler