ÖLÜM VE DOĞUM GÜNÜ Bir çukur açıyorum yıllardır. Kazıyorum derine, magmaya yakın en dibe. Çabalıyorum, yoruluyorum, ağlıyorum. Gözlerim şiş, acı dolu uyanıyorum. Öyle bir...
Çanakkale yenice doğumlu olan yazar Metin Özdemir’in kaleme aldığı Eşikte isimli öykü kitabı 15 kısa öyküden oluşuyor ve 127 sayfa. Ötüken Neşriyat yayınlarından çıkan kitabında öyküye adını veren “EŞİKTE” isimli öyküden kısa bir alıntı.
Zifiri karanlıkta güçlükle ilerlemeye çalışıyor. Bir adım önünü bile aydınlatamayan fenerin ölgün ışıkları, gecenin duvarlarına çarpıp kırılıyor. Gözleri kısık, korkulu, umutsuz. Nereye koşuyor böyle soluk soluğa? Bilmiyor. Olduğu yerden başka bir yere. Uzaklarda, gözünün görebileceği uzaklıkta bir ışık kümesi arıyor. Birdenbire, kararlı adımlarıyla geceyi delik deşik eden bir adamla burun buruna geliveriyor. Üstelik kör olduğunu fark ediyor adamın. Bir kat daha artıyor şaşkınlığı. Bu halde yolunu nasıl bulabildiğini soruyor. Belki de sormuyor, kaçınılmaz olarak öyle geçiriyor aklından. Adamın onu fark ettiğinden emin değil. Fakat, bu soru kendine yöneltilmişçesine, karanlıkta gerek duyduğu en son şeyin bir çift göz olduğunu söylüyor adam ve; “Gideceğin yeri bilirsen, gözü kapalı yolu bulabilirsin,” diye ekliyor. Kendini bile aydınlatmaktan aciz feneri öfkeyle fırlatıp atıyor yolun kenarına. O anda, nasıl olduysa havai fişek patlarcasına iki yanında sıralanan sokak lambalarıyla aydınlanıveriyor yol. Her yanda heybetli yapılar, kalem kalem minareler, kilise çanları, uzaklarda karanlığa taç gibi giydirilmiş parıltılı köprüler yüzünü gösteriyor… Tanıdık bir kentte buluyor kendini. Yıllar önce kaçarcasına terk ettiği, ama onu bir türlü terk etmeyen kent. Görünüşe göre her şey bıraktığı gibi, yerli yerinde. Hiçbir şey değişmemiş. Ezberlenmiş adımlarla sokakları bir bir sökerek ilerliyor ve eliyle koymuşçasına bir eve giriyor. Kimi yarı kolilenmiş, kimine hiç dokunulmamış eşyaların dağınıklığı ile her yana anıların sızdığı, sızısını kaybetmemiş duygularla dopdolu bir oda. Bu sızıltılı dağınıklığa eşlik eden, çekip gidiyor olmanın telaşı mı, yoksa geri dönüşün heyecanı mı, kestiremiyor.
***