KARA VAGON İkindi güneşinin bulutların arkasına saklanıp, gökyüzünün kızıllığı solmaya yüz tuttuğu saatlerde fabrikanın düdüğü çalmaya başlardı. Kuşlar kanatlarını çırparak havalanır, fabrikadan çıkan insanlar...
Neden böyle yaptı? Bilmiyorum. Gerçi bir sebebi olması da gerekmiyor. Rahat mı desem gamsız mı desem öyle biriydi Cemil. Sabah, güneşin gözüne gözüne vuran ışığı ve çevresinde ki insanların konuşmalarına uyandı. Gözlerini ovuşturdu. Karnını kaşıdı. Yattığı yerden kalkıp oturdu. Burnundaki sümükleri içine çekip yere tükürdü. Yanından geçen bir kadın “pislik herif” dedi. Desin hiç umurunda olmadı. Elini cebine atıp para aradı. Bulamayınca küfür etti. Ve hatırladı. Akşam meyhanede bütün parasını harcamıştı. Canı şöyle bol sarımsaklı bir işkembe çorbası çekti. Ama sadece hayalini kurmakla yetindi. Kalkıp yürüdü.
Bir cami avlusuna gidip önce tuvalete girdi. Tuvaletten çıkınca ücretini ödemedi.
Bekçi;
-Hop birader, bir lira vereceksin.” Deyince;
-Ulan cami tuvaletine para mı ödenir, diye çemkirdi.
Biliyordu para ödemesi gerektiğini ama işte bir lirası bile yoktu. Şadırvana gidip yüzünü yıkadı. Kendi kendine şurada çok durmayayım çarpılırım deyip avludan uzaklaştı. Dolmuşa binip eve gitmek istedi. Tuvalette yaşadığı tartışmayı yeniden yaşamak istemediği için yürümeyi tercih etti.
Yarım saat kadar yürüdükten sonra iyice yoruldu. Yol kenarında bir ağacın dibinde oturup dinlenmemeye başladı. Çok geçmeden kendi mahallesinin insanlarını cami imamının arkasında bir tabut taşırken gördü. İnsanlar yanından geçerken ona tuhaf tuhaf baktılar. Cemil kendine bakanlara küfür ederdi ama neyse deyip evin yolunu tuttu.
Bu sefer evin önünde kadınları gördü. Teyzesiyle göz göze geldi. Teyzesi hemen kalabalıktan ayrılıp yeğeninin yanına geldi. Kolundan tutup;
-Neredesin oğlum? diye sordu.
Cemil;
-Ne oldu teyze dedi?
Teyzesi;
-Ne olacak hayırsız evlat, dün akşam baban öldü, diye bir çırpıda söyleyiverdi.
Cemil bir an durdu. Ağacın dibindeyken kendine bakan adamların yüzünü bir daha gördü. Utanmayı bilse utanırdı. O an ne yapacağını bilemedi. Bir boşluğun tam ortasında asılı kalmış hissetti kendini. Ama bundan sonra kendine yol gösterecek hatalarını affedecek birinin olmayacağını çok iyi anladı.
Yusuf Yılmaz