HÜSEYİN CAVİD; İSTANBUL MUHİTİ, ŞİİRLERİNDE VATAN SEVGİSİ VE MANEVİ DEĞERLER

0

Ünlü Azerbaycan şairi Hüseyin Cavid (1882-1941) Azerbaycan Türk edebiyat tarihinde önemli yer tutmaktadır. Azerbaycan edebiyatının öne çıkan şairi Hüseyin Cavid, 1882 yılında Nahçivan’da dünyaya gelmiştir. İlk eğitimini aile içinde, sonra Molla mektebinde alan Hüseyin Cavid 1898’de Muhemmet Tağı Sidkin’in açtığı “Üsuli Cedid”- yeni tipli okulunda- “Mekteb-i Terbiye”de okumuştur. Sidki Türkçeye büyük önem veren, mektep sahibi, pedagog, şair olmuş ve yetişen genç nesle böyle tavsiyede bulunmuştur: “Türkçeyi iyi öğrenin. Evvela o Ana dilidir, saniyen Vatan dilidir, salisen Millet dilidir.” Cavid, bu mektebi bitirdikten sonra Tebriz’e geçerek eğitimine orada meşhur “Talibiyyə” medresesinde tarih, edebiyat ve Şark felsefesini, Arapça, Farsça öğrenerek devam ettirmiştir. 1903 yılında Tebriz’den Nahçivan’a gelen şair, aynı yıl İstanbul’a gider ancak rahatsızlığı sebebiyle tekrar Nahçivan’a döner. 1905 yılının Mayıs ayında ikinci kez gittiği İstanbul’da daha uzun süre kalır ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde tahsiline devam eder. Burada Rıza Tevfik’ten özel dersler alan ve Darülfünun’un Edebiyat şubesinde derslere devam eden Hüseyin Cavid’in İstanbul edebiyat çevresiyle iletişimi başlar. Aydın çevresiyle irtibata geçtiği İstanbul yılları, şairin Türk ve Batı edebiyatını tanımasına geniş imkânlar sağlar.

Cavit İstanbul’da tahsil yaparken, Türk romantizminin o devirdeki seçkin temsilcileri olan Namık Kemal, Tevfik Fikret, Şemseddin Sami, Abdulhak Hamit, Recaizade Mahmud Ekrem, Rıza Tevfik, Cenab Şehabettin, Şinasi, Mehmet Akif Ersoy’la sıkı yaratıcılık ilişkileri kurmuş, onların etkisi altında kalarak bu edebî muhitte yetişmiştir. İstanbul’da kaldığı sürece bir taraftan fikir adamlarından ders almış, diğer taraftan da matbuat âlemine yakından iştirak etmiş ve Sırat-i Müstekim dergisinde şiirler bastırmıştır.

1905 yılından itibaren İstanbul Üniversitesinde dört sene eğitim görmüş, fıtratında Türklük şuuru güçlü olan Cavid Efendi’nin edebî- bedii, estetik- felsefi, pedagoji, psikoloji görüşlerinin şekillenmesinde ve oluşmasında İstanbul muhitinin mühim rolü olmuştur. Aynı zamanda Ali Bey Hüseyinzade’nin “Fyuzat dergisi”, Ziya Gökalp’ın “Kızıl Elma”sı, “Türkçülüğün Esasları” onun edebî- bedii yaratıcılığına büyük etki yapmıştır. Özellikle İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işde birlik” sloganı Hüseyin Cavid’in bütün faaliyetinde esas olmuş ve böyle yazmıştır:

“İşde birlik; dilde, fikirde birlik…
İş, fikir, dil birliyi olmayınca,
Evet, pek çetindir cihanda dirilik…
İsmail Bey Türk yurduna şan vеrdi,
Öksüz, ölgün milletine can vеrdi.”

Cavid eserlerinde Azerbaycan halkının yanı sıra, Türk dünyasının, Turan elinin sorunlarını da ele almıştır.

Siparişle değil, her zaman gerçeği yazmayı tercih eden vatansever şairin eserlerinin ekseriyetinde olaylar Türk-Turan dünyasında cereyan eder ve kahramanlar bu dünyadan seçilmiş yiğit Türk evlatlarıdır. Bu nedenle o Sovyet rejiminde Panturkist, Panturanist gibi damgalanarak suçlanmış, tutuklanarak Sibirya’ya sürülmüş, orada da vefat etmiştir. Cavid’i, bu baskılar, sürgünler ve mahrumiyetler yıldırmamış ve Türk’ün şanlı kahramanlık tarihini ihya etmenin gururunu yaşayarak yazmıştır:

“Ne zaman kişneseydi Türk’ün atı / Kırılardı bir ölkenin kanadı.”

Türk dünyasında Türkçülük şuurunun gelişmesi için önemli rol oynamış Hüseyin Cavid, ilk şiirlerinden itibaren ömrünün sonuna kadar çok sevdiği Turancılık ideali ile yaşamış ve bu düşünceleri edebî eserlerin dili ile Türk dünyasına yansıtmıştır. Cavid yaratıcılığı Umumtürk edebî dilinin XX. yüzyıl Azerbaycan edebiyatındaki tek bir örneği olarak kalmaktadır. Şairin yazdığı eserler İstanbul lehçesi ile Azerbaycan Türkçesi lehçesi arasında bir köprü rolünü oynamıştır.

Cavid, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ifadesinin etkisi altında kalıp vatansever bir şair gibi vatanının sulh, barış içinde yaşaması dileğinde bulunarak, dünyanın her yerinde bulunan insanların da barış içinde yaşamasını istemiştir:

Kesse her kimse cihanda kan izini,
Kurtaran dahi odur yer yüzünü.

Hüseyin Cavid’ in “İblis” eserindeki “Elhan” sureti Mustafa Kemal Atatürk’ün prototipidir. Cavid’in yarattığı Elhan sureti bedii edebiyatta, Atatürk ise gerçek hayatta Türklüğün kurtarıcısı olmuştur. Atatürk 1921 yılında Türk Ocakları Konferansında, “Devletin kurucusu olan biz Türkler ‘necib millet’ adı altında Araplara, sadık millet adı altında Ermenilere ve Arnavutlara kul edilmiştik.” diyor. Elhan da Osmanlı-Türk devletini yabancıların elinden çıkarmaya çalışıyor. İşte Hüseyin Cavid’in tablolaştırdığı Elhan sureti gerçek hayatta öz tecessümünü Atatürk timsalinde bulmuş oluyor. Elhan ve Mustafa Kemal, yalnızca ulusun ve ülkenin kurtarıcısı değil, tarihin de kurtarıcısı olarak meydana çıkmıştır. Biri Hüseyin Cavid’in tasavvurunda, diğeri ise gerçek yaşamda.

Cavid Efendi gelecek nesillere de vatanseverlik duygularının, Türk kahramanlık tarihinin aşılanmasında önemli rol oynayan büyük şairdir. Cavid, Türk gençliğini millet duygusunu kutlamayı, vatan, bayrak sevgisi, adalet ve hakikat için mücadeleye çağırmış, bu mukaddes manevi değerlerin Türk halkının kutsal amacı olduğuna işaret etmiş ve Türk gençliğini başı dik olmaya, sözü bütün olmaya, vatan uğrunda mücadele etmeye çağırmıştır.

Türk oğlu sözünden dönmez,
Mehv olur da sürüklenmez,
Hep yükselmek diler enmez,
Çarpışır yaşar.

Hüseyin Cavid şanlı Türk ordusunun kahramanlık tarihinden gurur duyuyor, bu kahramanlığı mısralarında ilhamla övüyor, genç nesle bunu anlatıyor ve onlara gaflette olmamayı, her zaman daha uyanık ve fedakâr olmayı, daha akıllı, daha zekâlı olmayı tavsiye ediyor.

Türk ordusu etrafa bugün hemle ederken,
İrane veya Kafkasa imdade giderken,
Rus ordusu durmaz, çekyılirken önümüzden,
Vasif! Ne revadır ki şu parlak günümüzden,
Feyz almayarak biz olalım gaflete mayıl,
Satmaz, satamaz milleti şahsiyete akil

“İblis” eserinde ise Cavid Türk âlemindeki medeniyetin önemini böyle dile getiriyor:

Turana kılıçtan daha keskin ulu kuvvet,
Yalnız medeniyet, medeniyet, medeniyet.

Hüseyin Cavid modernleşmeyi bir kurtuluş olarak görmüş, cehaletten uzaklaşmayı, her zaman yenilenmeyi istemiş ve yazmıştır:

Lazımsa cehaletle güleşmek,
Bir çare var, yalnız yenilenmek!

Hüseyin Cavid yenilenmek, modernleşmek deyince milli değerlerden uzaklaşmamayı, milli – manevi değerleri her zaman korumayı, üstün bilmeyi, yüce tutmayı istemektedir. Bu doğrultuda kaleme aldığı “Uçurum” piyesinde, Doğu insanında Batı düşüncesi nasıl olmalı, nasıl ele alınmalı sorularının cevabını verir. Konusunu İstanbul hayatından alan “Uçurum” piyesinde Hüseyin Cavid, bağlı bulunduğu ülküyü dile getiren, birçok konuda gerekçeleriyle yanlış batılılaşmayı tenkit eden bir tarzda karşımıza çıkmıştır. Doğu ve Batı ilişkilerinin algısal anlamda neler ifade ettiğini Uçurum piyesinde geniş bir tahlil yoluyla ortaya koymuştur. Onun “Uçurum” adlı eserinin arka planında Türk dünyasının bir tehdidi olan yanlış batılılaşmanın ortaya çıkardığı ahlaki, manevi çöküntü tenkit ediliyor. Avrupa’ya yüz tutup oraya giden gençlere Cavid tavsiyelerde bulunur:

Haydı, yavrum, gedin, uğurlar olsun!
Gedin, büyük Tanrı size yar olsun!
Fakat bilmeli ki, birçok yiğitler,
Şu yaldızlı yolda olmuşlar heder.
Evet, bilmeli ki, Fireng elleri
Hem besler hem soldurur emelleri;
Avrupa’da ışık da var, zulmet de,
Orda sefalet de var, fazilet de.
O bir engin deniz ki, pek korkunçtur.
İnsan gah inci bulur, gah boğulur;
Ayık davranmalı, metin olmalı,
Hep nure koşmalı, hakkı bulmalı

Hüseyin Cavid Batı kültürünün ahlaki bozukluğu içinde çarpışan, bu kültürün esiri olan birçok Türk gençlerinin yalnız kendileri için değil, bütün Türk toplumu için olumsuz ve yıkıcı bir duruma yaklaştığını anlatıyor ve halkı ayaklandırıyor.

O gün ki, İstanbul’da
Gençlik fransızlaşdı
Gittikçe Türk evladı
Uçuruma yaklaştı.
Yurdumuzu sardıkça
Düşkün Paris modası,
Her kese örnek oldu
Sersem fireng edası.
Sarhoşluk, iffetsizlik
Sardı bütün gençleri,
Zehirlendi gittikçe
Memleketin her yeri.
Kahraman Oğuzların,
Büyük Ertuğrulların
Sarsılmaz helefleri
Şimdi hep sapkın, azgın…
Avrupa’dan fazilet,
Himmet, ciddiyet, vüqar
Dururken yalnız çürük
Bir züppelik aldılar

Cavid 1909 yılında İstanbul’dan vatanı Nahçıvan’a döndükten sonra Nahçıvan, Tiflis, Gence, Bakü şehirlerinde öğretmen olarak çalışmış, eğitimci görüşlerini ele almış, değerli pedagojik fikir ve idealar ileri sürmüş, öğretmen emeğine çok yüksek değer vererek söylemiştir:

Bahtiyarsan eğer çektiğin emek / Verse cihan süfresine bir çiçek.

Onun gerek “Kız Mektebinde”, Öksüz Enver”, “Küçük Serseri”, “İlk Bahar”, “Çiçek Sevgisi” gibi şiirlerinde gerekse de, “Topal Timür”, “İblis”, “Afet, “Şeyda”, “Uçurum”, “Hayyam”, “Şeyh Senan”, “Ana” gibi dram eserlerinde maneviyat, ahlak, insani keyfiyetler ele alınmış, insanları insan gibi barış ve sulh içinde yaşamaya çağırmıştır.

H. Cavid’in fikrince, insan ne kadar okursa okusun yine de azdır. Bu bakımdan gece ve gündüz okumalı ve her şeyden haberdar olmak lazımdır. Hayatta öyle adamlara rastlanıyor ki, onlar azıcık bilgileri ile iftihar edip her şeyden haberdar olduklarını söylerler:

“Bilmek, öyrenmek” öyle bir uçurum
Ki, intehası yok, dibi yox…
“Biliyorum” söyleyen de var pek çok”

Hüseyin Cavid, ilk şiirlerinden ömrünün sonuna kadar kadınların okumasını, sosyalleşmesini, serbest olmasını, toplumsal hayata karışmasını ve erkeklerle birlikte aynı hukuka sahip olmaları tezini savunur. Kadının eziyet görmesini ve toplumda yok sayılmasını insanlığın alçalmasıyla eş gören Hüseyin Cavid, alçalmış insanlığın ancak kadınla birlikte yükselebileceği düşüncesini dile getirir. Toplumsal hayat içinde kadının hak ettiği yerde olmadığını vurgulayan şair, kadını modernleşmenin nesnesi değil, öznesi olarak görür. Bu düşüncelerle kadını etkin bir eyleyen kimliğiyle değerlendirir. Kadının yaratılışındaki yüceliği dile getiren şair, kadının toplum içindeki önemine işaret eder:

“Kadın, kadın?! Onu duymak isterken
Yakar düşüncemi bir şule, bir zehirli diken
Niçin ezilsin o, bilmem niçin,
Kadın-güneş, çocuk ay, nuru ay güneşten alır
Kadınsız ülke çabuk mahv olur, zavallı kalır.
Kadın elile fakat bahtiyar olur şu cihan,
O bir melek… onu takdis eder büyük Yaratan.
O pek sevimli, güzel, ince, nazlı bir hilkat,
Onun ayakları altındadır fakat cennet:
Kadın gülerse şu ıssız muhitimiz gülecek,
Sürüklenen beşeriyet kadınla yükselecek…”

Prof. Dr. Rufat Latif oğlu Hüseyinzade

Kaynakça
Hüseyn Cavid. Eserleri. 3 cildde. Bakı: Azerbaycan Medeniyyet fondu, 2003

Leave a Comment

İlgili İçerikler