Sabah erken kalkmıştım. Hava, aydınlanmak için gökyüzünden bir işaret bekliyordu sanki. Her gecenin olduğu gibi bu gecenin de sabahı vardı. Ancak gece yaşadığını kimse...
Yüreğime düşen şarabı bastım yarama Kokusu keskindi, gözleri kara… Haykırdım canhıraş duyan olmadı Yankılandı sesim kendimden bana Kulağıma okunmuş dünyalık ismim Vaveyla edip kaderin...
Kadınlar siyah giyinince kapanacak aynaların gözleri! Bir mezarı sahiplenecek bir mezar taşının bekleyenleri O taşlardan ki bir sis kaplayacak ışıklı odaları Sisin içinde bırakacağım...
Her sabah hazır bir psikoloji ile güne başlıyoruz. Hazır düşüncelerle, hazır deneyimlerle ve hazırlanmış duygularla. Otomatiğe ayarlanmış şekilde uygun yerlerde, uygun performanslarla yaşamaya devam...
bana geri verin boya sandığımı eski günlerime yürümek bembeyaz bulutlara binerek maziye dönmek istiyorum küçücük eski tahta bir sandık içinde gönlümün bütün renkleri kayıştan...
İçimdeki obruk öylesine derindi ki yalnızca hislerimi öldürmekle kalmadım. Öldürdüklerimi boşluğa itmeye önce kendimden başladım. Elmas Tunç
Kalbi yaralı olan insanlar, biriktirdikleri acı kadar öfke duyarlar; hayata, yaşanmışlıklara, geç kalınanlara… Benlikleri acı ile yoğrulmuş olan insanların, mutlaka kendilerini korumak için oluşturdukları...
”Anam, gızların boynu büküktür. Ogusun müallim olsun deyim. İpek iplik keser mi kesiymiş, kuş parmağımla yüzük parmağım kesik içinde.” Hatice’nin sağ eli ahenkle hareket...
Nerde kaldı bu otobüs? Daha demin aklımdaydı Yollar, ışıklar, tepe lambaları Boş koltuklar Osman Akyol
Uykunun adabı mı olur demeyin. İslam’da her şeyin adabı vardır. Konuşma adabı, yemek yeme adabı, ibadet adabı… Uykunun da adabı vardır. Müzekkin Nüfus’u okurken...