0

ŞİİRDE KISA BİR YOL DENEMESİ

Şiirin içimizde, gönlümüzde, zihin ve hayal dünyamızda gerçekleşme süreci diye bir şeyden söz etsem kızmazsınız değil mi? Bu anlamda her şairin yaşadığı hâl, durum, çıkış noktası, hayalin yoğrulması, her hayale karşılık gelebilecek kelimelerin çağrılması, yerlerine oturtulması ve dile düşmesi ve düşürülmesi farklıdır. Bu anlamda ne kadar insan var, o kadar da farklılık var demekte mahsur yoktur. Çünkü bir insanı oluşturan ve var eden nedenlerin bütünü, burada da devreye girmektedir. İnsanlar yaratılıştan gelen bir problem olmadıkça, akıllı birer varlık olarak eşittirler diyemesek de bir ayniliye de sahiptirler. Fakat bu sahiplik onların farklı birer birey olmalarını engelleyen bir durum değildir.

İki ayrı insan çift yumurta ikizleri de buna dahildir, orijinal ve fonksiyonel olarak farklıdır. Doğduğu coğrafya, içinden geldiği aile, yakın ve uzak çevre; köy, kasaba, şehir; köyün, kasabanın, şehrin kültürel muhiti, kültürel değerler kümesi ve sonuç itibariyle ülkesi ve dili; bir bireyin kültürel anlamda var olmasının koşullarını oluşturur. Bu da yetmez, bireyin özel durumu; ilgi alanları ve kabaca bütün imkânları da belirleyici unsurların tamamlayıcısıdır.
Böyledir de şiire ilgi duymuş, benimsemiş, sevmiş, özümsemiş, şiir diye bir sanatın olduğuna inanmış, bu inancı ile de kalmayıp şiire dair kendisinde de bir cevherin var olduğuna inanıp fark etmiş ise, ne yapmalıdır ve nasıl yapmalıdır? Buna dair bir çaba göstermeli midir? Yoksa ben bir kuşum ötüyorum, işine gelen anlar mı demelidir?

Biz, şunu temelde biliyoruz; insan akıllı bir varlıktır, ancak onun aklını nasıl kullandığı ile ilgileniriz daha çok. Bize yansıyan yanı ve yönü akıllı bir varlık olmasından çok, önemli olan aklının bize nasıl ve nelerle yansıdığıdır.

Şiir, duygularımızın harekete geçmesi ile ilgilidir daha çok, ancak aynı zamanda bir akıl kullanma yol ve yöntemidir de. Akıl en önemli bilgilenme vasıtamız olduğuna göre, şiir içinde bir bilgilenmeye ihtiyaç olduğu kesindir. Bilgilenme her şeyde olduğu gibi şiirde de birinci aşamayı oluşturur. Çünkü duyguların hâllenmesi ve kalıcı hâle dönüşmesinin tek anahtarı dildir, dilimizi yönetmemizin yolu da bildiğimiz gibi düpedüz bilgiden geçmektedir.

Duygu ve bilginin iş birliği bize şiire giden yolu açmaktadır. Bir şiir nüvesinin oluşması için bunlar da yeterli değildir. Ruhunuzun topyekûn bir şiir iklimine de girmiş olması lazım. Şiirde odaklandığımız şey ve şeyler dışında bütün arızaların bir tür ortamdan uzaklaştırılması gerekmektedir. Bu saflığı ne kadar sağlayabilirsek şiirimizdeki safiyetinde o denli billurlaşmış olacağı muhakkaktır.

Bu arada arızaları kovarken, aslında bir şey daha yapmış oluyoruz aynı zamanda, şiire dair bütün vasıtaları çağırmak ve bunlarla birlik başka bir boyut ve düzlemde kendimize alan açmayı sağlamak. Bu safiyet düzlemi sağlandıktan sonra, artık şiirin ucundan tutabiliriz. Şiiri yakalamak, şiire giriş yapmak da her şairde, her bireyde farklılık arz eder. Bu farklılık hem zamanla hem de mekânla ilgili bir farklılıktır. Şairin ruh hâli şiir için hazırsa, zaman ve mekân kendiliğinden gelip kurulu düzen üzerine oturacaktır. Artık söz sahibinindir…

Hayrettin Yazıcı

 

Leave a Comment

İlgili İçerikler