Solgun bir yıldırımın keskin bıçağı Bir hışımla indi odaya Nicedir kendini belli etmeyen O derin ses, o beklenen yutkunuş Yağmurun geç kavuşmalarından Küçüldü, sanki...
Solgun bir yıldırımın keskin bıçağı Bir hışımla indi odaya Nicedir kendini belli etmeyen O derin ses, o beklenen yutkunuş Yağmurun geç kavuşmalarından Küçüldü, sanki...
Aktım, kara oldum Yoldum, dağ oldum Şimdi Başımda duman, eteğimde çimen İçimde buz gibi pınar Osman Akyol
pencereni kapat sis boğulsun, dallara küçük küçük kuşlar konsun. bana bir mendil ver bir de mektup tut ellerimden kalbim tutuşsun. geceyi söndür yüzün unutulsun,...
Silik bir sonbahardı Sisli bulanık güneşi saklı Çocuk düşleriyle süslü dünyamızı bulayan acıya Beleyen buluta griye Gebeydi kırağı beyaza Kuruyan dalları boyayacaktı beyaza buza...
sevişlerinde kalayım bir seda gönder ümmeti Allah aşkına yangınlardayım üryan geceler tepeden tırnağa Hayyam babamızdan yadigar sarhoşum edepsiz düşler uyandı neyleyim yastığım ol sinende...
Ruhun Üzerinde Peygamber yetimliği bu… öyle öğütücü öyle aşkın gün doğmuyor bi’ türlü en çok da güneş… şaşkın ‘yokmuş!’ mu daha büyük acı insanlık...
Umarsızca özlüyorum seni ve göğünün kuşlarını hoyrat bir rüzgâr kışkırtıyor yaz yanığı tenimi anımsadıkça hanımeli kokulu ellerini vakit akşama akıyor yüzünü aklıma zimmetlediğim Arnavut...
gönülden ne katarlar geçer yükü hasret dolar da gider ne çok çile meşakkat çeker bir son durağa ulaşsam der ağır ağır ilerler rayda demir...
gittiğim her yer dalgalı ömrünün günlerini bir bir siliyor geçmişle geleceğin tam ortasında gün ışığının ince çizgilerinden geçip siyah çarşafla örtülü geceye ulaşıyor firar...
Ne istiyorsun? Çok şey konuşuyor Uzaksın işte Bir yere gitmez lodos Hangisi yaprak Sanki çiçek Karanlık vadiler Sular öteki Benimki beyaz Eşyalar titriyor Zamanın...