SAATİ Saati soruyorsanız Saat: 8:45’dir Zaman da aslında büyük bir boşluk gibidir Biz bir vakitler mavi gökyüzüne şöyle bir bakıyor, bu bir rüya mı...
Kadın, torbayı omzuna attı, bebeği kucağına, kızı sağına, oğlanları da soluna aldı, “Hia, eaqd alyadin alttaeamul.” dedi.
Büyük oğlan, “Hayaa” dedi, “eaqad ydy.”
Küçük, “Muafiq ‘abi” dedi ve merakla bakınmaya başladı.
Kız, kadının eteğini çekiştirdi, “ ‘Um”, dedi, başın kaldırdı, “’ayn nahn dhahbwn.”
Kadın, çevresine bakındı, bir karar, karşıdaki koltuklara doğru yürüdü. İkisi boş, diğerleri doluydu. Çocuklar koşuştular, adeta koltuklara yığılıp kaldılar.
Bitişikteki genç kalktı, kadına “Buyurun” dedi.
Kadın, gözlerini yumdu, “Güm!” diye bir şey patladı kulaklarında… Gözlerini açtı, “Shukraan!” dedi, oturdu ve bebeğin battaniyesini düzeltti.
Koridordan kravatlı bir erkek çıktı, baka bakına salonun ortasına değin geldi, koltukları tek tek taradı ve durdu. Aradığı yoktu belli. İki adım attı, “Hah!” diye mırıldandı, “oradalar.”
Kız, “ ‘Ami” dedi, “ma hu hdha almakan?”
Kadın, battaniyenin ucunu kaldırdı, gözleri bebekte, “ ‘Uwtawjar fatatan.” dedi, adeta çöküveren evin altında titredikleri gün de böyleydi…
Adam geldi, kadının önünde durdu, “Esselamünaleyküm.”
Kadın, ‘ne oldu’ der gibi kaşlarını kaldırdı, sanki bu adamın bedeni de kocası gibi lime limeydi… Battaniyeyi bebeğin çenesine çekti.
“Tadhakur alhafilat ealaa ma yuram.”
“Ya.”
“Alhusul ealaa ma yasil ‘iilaa nsf saea.”
Kadın, gözü bebekte, “Shukraan!” dedi, burnunda hâlâ yanık et, barut kokusu… Bebeğin yanaklarını avuçlarına aldı. “Allah ‘uhibb alththalj.”
Kız koltuğa gömüldü. Oğlanlar suskun, birbirlerine sokuldular.
Adam, “Ne oldu ki?” diye mırıldandı. Eğildi, sağ elini bebeğin alnına koydu. “Buz gibi. Aman Allah’ım yoksa!”
Kadın, battaniyenin kanatlarını kenara çekti. Gözkapakları altında açtı, susuzdu, yürü ha yürü… Eğildi, yanağını bebeğin ağzına dayadı, soluğunu tutup bekledi.
Adamın içine bir sıkıntıdır çöküverdi, “Hava çok soğuk” diye mırıldandı, “ama ne kadar kaldılar ki dışarıda…”
Kadın, “Yaa!” dedi, başını kaldırdı, “Alttifl la yatanaffas.”
Adam, kadının gözlerine dikkatle baktı: Bir telaş, bir garip, solgun solgundu kirpiklerin arasından ışıyanlar. “Öff!” dedi, içinden. “Benim yolcuma olacak şey mi bu yahu ?”
Kız, “ ‘Um” dedi, “’asheur bialbard.”
Kadın, bebeği koltuğa yatırdı. Sağ elini dizine koydu, solu ile ağzını kapattı. Öne arkaya sallanmaya başladı: Bakışları sabit, salonunun duvarları aşağı yukarı, delip geçen gözleri kapkara…
Sağ gözbebeğinden bir damla yaş indi, süzüldü süzüldü, yanağına geldi ve orada takıldı kaldı.
Şaban Şimşek