TÜRKÇENİN DİL KÖPRÜLERİ “Gelecek geçmiş üzerine bina edilir.” Ben, dil isimlerinin en soylusu, ‘Türkçe’yim. Ben ilk ses, ilk hece, ilk kelimenin kaynağıyım. Ben kucakta süt,...
Hüseyin Cavid özellikle kız çocuklarının eğitime dâhil olmasını çok istiyordu. O, kız çocuklarının okuldan, eğitimden uzaklaştırılmasının dinimize de aykırı olmasını belirtiyor ve ebeveynlerin kız çocuklarını okula yazdırmasını, onların yüksek eğitimle yetiştirilmesini teşvik ediyordu.
1897 yılında Türkiye’nin ünlü pedagog ve yazarı Ayşe Sıdıka İstanbul’da “Üsuli-Telim ve Terbiye Dersleri” adlı bir kitap bastırmış ve kitap ülkenin pedagoji fikir tarihinde önemli yer tutmuştur. Cavid “Hesbi-hal” makalesinin üçüncü hissesinde sözüne Ayşe Hanım’ın kitabından bir alıntıyla başlar: “Çocuklara her kim olsa ders veriyor, fakat terbiye ve ahlak dersini herkesten iyi valide veriyor. Çocuğun birinci mürebbiyesi validedir… Demek oluyor ki, insanların saadeti ve terbiyesinde kadınların büyük etkisi vardır. Bunun için her şeyden ziyade kadınların terbiye ve tahsiline ciddi itina edilmelidir. Terbiyeli, tahsilli valideler yetiştirmeye gayret edilmelidir.”
Hüseyin Cavid’in “Kız Okulunda” adlı şiirinde Tevfik Fikret’in “Muhallebim ve Mektebim” şiirinin etkisine rastlanıyor. Tevfik Fikret’in şiiriyle büyük ölçüde yakınlık gösteren Hüseyin Cavid’in şiirinde de kız çocukları için en büyük zenginliğin eğitim olduğuna işaret ediliyor:
-Kuzum, yavrum! Adın nedir?
-Gülbahar
-Peki, senin annen, baban var mı?
-Var.
-Nasıl, zengin midir baban?
-Evet, zengin, beyzade…
-Öyle ise, giydiğin geyim niçin böyle sade?
Yok mu senin incilerin, altın bilerziklerin?
Söyle, yavrum! Hiç sıkılma…
-Var efendim, var… lakin…
Muallimem her gün söyler, onların yok kıymeti,
Bir kızın yalnız bilgidir, temizliktir ziyneti.
-Pek doğru söz…Bu dünyada senin en çok sevdiğin
Kimdir, kuzum, söyler misin?
– En çok sevdiğim ilkin
O Allah ki, yeri-göğü, insanları halk eyler.
– Sonra kimler?
– Sonra onun gönderdiği elçiler.
– Başka sevdiklerin nasıl, yok mu?
– Var…
– Kimdir onlar?
–Annem, babam, muallimim, bir de bütün insanlar…
Hüseyin Cavid’in pedagoji bakımından çok büyük ehemmiyet taşıyan diğer bir şiiri ‘Öksüz Enver’dir. Bu şiirde de Tevfik Fikret’in “Hasta Çocuk” şiiri arasında çok benzerlik vardır. Bu şiirde Cavid öğretmenlere diyor ki; onlar çocuklara karşı hassas ve dikkatli olsunlar, sevgi ile yanaşsınlar ve acele kararlar çıkarmasınlar. Şiir, hasta yatan ve dünyasını değiştiren anneye dikkat ve kaygı gösteren öğrenci Enver’in ıstırabı ve ilgisiz öğretmenin davranışı hakkındadır. Enver’in birkaç gün okula devam etmemesinin sebebini öğrenmeden öfkelenmiş öğretmen çabuk karar çıkarmıştır. Şair, şiirinde annesini kaybetmiş bir çocuğun öksüzlüğünü anlatarak merhamet duygusunu işler. Tevfik Fikret’in şiirinde olduğu gibi bu şiir de karşılıklı konuşmalarla şekillenir. Muallimin çocuğun acısı karşısındaki duyarsızlığının anlatıldığı şiirde acıma duygusu böylelikle daha da derinleştirilir:
“Sekiz gün oldu ki, artık haber yok Enver’den.
O şimdi derse devam etmiyor kadıncağızın
Koşar mezarına öksüzce ağlar, inlerken
Gelince hâtıra mazi, düşüp kalır baygın…
Muallim ekşi, çatık yüzle pür ‘itâb ü gazap
Görünce Enver’i kaldırdı:
-Ey! Çocuk, bana bak!
Sen işte hangi cehennemde, söyle nerede idin?
Düşünme söyle!..
-Efendim, şey…
–Ah, seni, yaramaz!
Nasıl da bak dalıyor, sanki tilkidir kurnaz!..
Çocukcağızda cevap: işte bir sükuti-hezin…
Gözünde dalgalanıyor ince bir bahar bulutu,
O hep bakıp duruyor, yoktur onda hiyle ve suç…
Sükuta karşı muallim kazabla bir, iki, üç
Tokatlayınca, çocuk birce kere hıçkırdı:
“Aman, vay, anneciyim!..”, sonra qeşş olup gitti;
Bu ses sınıfta olan cümle kalbi titretti
Hüseyin Cavid bu küçük şiirle büyük pedagoji meselesini öğretmenlere belirtmek ister ki, onlar çocuklara karşı daha dikkatli ve hassas olsunlar. Hüseyin Cavid’in yazdığı şiirlerinden biri “Yad-ı Mazi” şiiridir. Bu şiirde Tevfik Fikret’in “Mazi…Ati” mısrasıyla başlayan şiirindeki gibi hayat-ölüm karşılaştırılmışsa da Cavid’in hayat ve ölüm anlayışına farklı bakışı vardır. O, insanı yeryüzünün eşrefi sayarak şerefle, vicdan ve namusla yaşamaya çağırır, hatta şerefle ölmeyi değerli, şerefsiz yaşamağı zehirli adlandırarak şöyle yazıyor:
Hayat var ki, ölüm kadar zehirli,
Ölüm var ki, hayat kadar değerli.
Rus Çar ordusu Doğu Anadolu’nun- Erzurum, Kars, Sarıkamış, Ardahan bölgelerinde savaş yaparken, binlerce koca, kadın, çocuk Nahçıvan’a da sığınmışlardı. Aç, yoksul, hasta olan bu zavallı insanlara Nahçıvan cemaati her türlü yardımı yaptılar. O zaman bu insanlara yardım için “Kardeş yardımı”, “Kaçkınlara yardım” adları ile “Hayriyye” cemiyetleri yaratılmıştır. Para toplamak için halka açık yerlere “Yardım kasaları” koyulmuştu. 1918 yılında Hüseyin Cavid Nahçıvan’a geldiğinde bu yardım harekâtı daha da kuvvetlenmişti. Nahçıvan tiyatrosunun karşısına koyulmuş yardım kasası üzerine Cavid Efendi’nin “Mezlumlar” şiirinden bir parça verilmişti:
“Verin!.. Verin de evet, susturun şu feryadı,
Aman! Esirgemeyin merhametle imdadı.
Verin! Verin!.. Gözü yollarda bir yığın beşerin,
Ne hayret, ah! Esersiz mi bunca ah-ü enin”
Hüseyin Cavid bildirirdi ki, biz Anadolu’da Türk kardeşlerimize karşı edilen zulme bigâne kalmamalıyız, o zulüm yarın bize de yapılacaktır, onlara kardeşlik yardımını genişletmeliyiz. Hüseyin Cavid Kars etrafında günahsız katledilen insanların, özellikle çocukların haline acımış ve bu duygularını şiirinde şöyle ifade etmiştir:
“O titreşip meleşen yavrular niçin çabalar
Niçin yanar eli koynunda müsterih analar
İşte karşındadır misali bugün
Sende göz varsa seyir edip de düşün
Bir sebep kahır olan zavallıların
Sana şamil değil mi hali yarın
Yaşamak istersen çalış çabala
Ret olup yurda berk olup parla”
Hüseyin Cavid 1918 yıllarında Nahçıvan’da “Rüştiye” okulunda öğretmenlik yaparken babam Latif Huseynzade’nin de Türk dili öğretmeni olmuştur. Onun büyük kardeşi Şeyh Muhammet Rasizade Tahran’da, Necef’te tahsil almış Arap dili öğretmeni, küçük kardeşi Alirza ise Qori Muallimler Okulunda tahsil almış Rus dili öğretmeni olmuştur.
Babam hatıralarında söylerdi ki, bu kardeşler konuşurken muhtelif ülkelerde aldıkları dilin etkisinden; Cavid Efendi Türkçe kelimeler, Şeyh Muhammet Arapça kelimeler, Alirza da Rusça kelimeler kullanıyordu. Anneleri hemen onlara derdi, “Evlatlarım annenizin dilinde konuşun,” Ünlü Azerbaycan yazarı Calil Mehmetkulizade “Anamın Kitabı” adlı eserini bu ailenin örneğinde yazmıştır.
Cavid büyük şair olmakla beraber hem de üstat bir öğretmen, pedagog olmuştur. Babam hatıralarında söylemişti ki, Cavid Efendi çocukları çok seviyordu, hatta dersini bilmeyen, zayıf okuyan, yanlış cevap veren çocuklara da çok büyük sevgi ve hürmetle yanaşıyor, onlara “öğrenirsin”, “bilirsin”, “çalışırsın” gibi heveslendirici, motive edici kelimelerle onları canlandırırdı. O hiçbir zaman hırslanmaz, yüksek sesle ve çok konuşmaz, çok sakin, rahatlatıcı tarzda dersini anlatıyor, hiçbir zaman adını duymadığımız Türk dünyasının büyük şairlerinden, kahramanlık tarihinden konuşuyor ve daha çok hayati meseleleri bize anlatıyor, bizi daha çok düşünmeye, tefekküre, müstakil idrake sevk ediyordu. Biz öğrenciler de onu bir öğretmen, bir baba gibi çok seviyor derslerine her zaman hazırlıklı geliyorduk.
Hüseyin Cavid Nahçıvan’da Türk ordusunun Şark cephesinin kumandanı Kazım Karabekir Paşa ile görüşmüş ve aralarında güzel dostluk alakaları, yaratıcılık münasebetleri yaratılmıştır. Bu münasebetlerin Türk dünyası, Türk okuyucusu için çok büyük önem taşıdığını dikkate alarak, burada onun hakkında da yazmayı gerekli görüyorum.
Azerbaycan ve Türk tarihinde silinmeyen izlerden biri Mustafa Kemal Paşa’nın şanlı Türk ordusunu Kazım Karabekir Paşa’nın komutanlığında 1918 yılının 7 Temmuz’unda Nahçıvan’a göndermesi ve Nahçıvan’ı Ermeni işgalinden kurtarmasıdır. O zaman Mustafa Kemal Paşa Nahçıvan hakkında ordu kumandanlığına şöyle bir emir vermiştir:
“Nahçıvan Türk kapısıdır. Bu hususu dikkati itibara alarak onun mevcudiyetini korumak için elinizden geleni yapınız.”
Nahçıvan’da yaşamış 1903 doğumlu, 106 yıl ömür sürmüş, Doç. Dr. Azerbaycan’da ilmin, tahsilin gelişmesinde, eğitim sahasında gösterdiği büyük hizmetlerine göre “İstiklal” madalyalı emektar muallim ve Türkiye-Azerbaycan dostluk ilişkilerinin gelişmesinde Türk ordusunun, Şark cephesi kumandanı General Kazım Karabekir Paşa’nın kahramanlıklarını tebliği sırasında hizmetlerine göre Türkiye’nin “Türk Kara Kuvvetleri Komutanlığı” madalyası ile ödüllendirilmiş, kitaplar, hatıralar yazmış, eğitime büyük hizmetler yapmış babam Latif Hüseynzade kendi şahit olduğu o devrin olaylarını “Aras şahittir. Kazım Karabekir Paşa Nahçıvan’da” adlı kitabında anlatmıştır. 2008 yılında İstanbul’da basılan kitabında Paşa’nın asker olmasıyla gurur duyarak, Türk ordusunun kahramanlıklarını takdir etmiştir. Bu kitapta Hüseyin Cavid ve Kazım Karabekir Paşa dostluğu hakkında da babamın hatıralarından öğrenmek mümkündür.
Kazım Karabekir Paşa bir asker, general olmakla beraber hem de bir şair, ressam, besteci, musikişinas olmuştur. Çocukları çok sevmiş, onlara her zaman büyük sevgi göstermiş, şefkatle yaklaşmış, “Yetimler babası” ismini almış, pedagojik eserler, çocuklar için hikâyeler de yazmıştır. Kazım Karabekir Paşa, Hüseyin Cavid Efendi’ye şiirle şöyle hitap etmiştir:
Ne kadar hoş tesadüf ne mutluluk
İkimiz de aynı yılda, hep beraber doğulduk
Şiir sanat dünyasına ikimiz de tanık olduk
Sen üstat bir muallim, ben de korkmaz bir asker
Bu millete, bu vatana kılıç ile kalem olduk
Hüseyin Cavid Efendi ise Kazım Karabekir Paşa’ya şiirle aşağıdaki gibi cevap verir:
Sen bir asker büyük komandan, hem de bir kahraman
Sen bizim için Oğuz Kağan, hiç yenilmez Alp Arslan
Sen hem kılıç hem de kalem bu millete, bu vatana
Hünerinle hilas oldu düşmanlardan Tebriz, Merend, Nahçıvan
Gülür indi Anadolu toprağında Erzurum, Kars, Ardahan
Gülür indi hem güneyli hem kuzeyli güzel yurdum Azerbaycan
Kazım Karabekir Paşa, Nahçıvan’da olduğu süreçte Nahçıvan’daki tiyatronun gelişmesine katkıda bulundu. Burada Paşa’nın kendi rejisörlüğüyle Abdülhak Hamit’in “Doxteri-Hindu” eseri sahnelendi. Kars’tan Nahçıvan’a trenle getirilen bir vagon kitap sayesinde büyük kütüphane yaratıldı. (O zaman Kars-Nahçıvan demiryolu varmış. Şimdi o demiryolu yeni proje ile restore etmek için inşasına başlanmıştır). Paşa Nahçıvan’da “Rüştiye” okulunda askeri dersler verdi, Nahçıvan gençlerinden ibaret bir askeri takım da yarattı. Eğitim işleri ile meşgul oldu ve orada “Çocuklara Öğütlerim “adlı küçük hikâyelerden ibaret pedagojik eser yazdı. Bu eserin el yazma nüshasını Hüseyin Cavid Efendi’ye verdi ve bastırılmasını rica etti. Cavid Efendi de o kitabı 1921 yılında ilk defa olarak Bakü’de büyük tirajla neşrettirdi ki, o kitap bugün Azerbaycan Milli Kütüphanesinde ve aile kütüphanemizde yer almaktadır.
Paşa, açıkça “Soykırım Yalanı, Ermeni Mezalimi” adıyla yazdığı kitabın elyazmasını göstererek dedi ki:
“Ben bu kitapta bölgelerde Ermenilerin fenalıklarını, öldürdükleri insanların sayını, yaktıkları köylerin miktarını toplayıp yazmışım. Bunu Türkiye’de bastırıp bütün dünyaya yayacağım.”
O kitap İstanbul’da birkaç kere basılmış ve yayılmıştır.
Kazım Karabekir Paşa Nahçıvan’ı Ermeni mezaliminden kurtardıktan sonra Nahçıvan’dan ayrılırken son toplantısı Nahçıvan şehir parkındaki Türk askeri şehit mezarlığında oldu. O burada “Mezar Taşı” adlı yazdığı şiirini okudu:
Yolcu: Gel birkaç dakika yolundan kal!
Bir fatihe sun! Büyük sevap al!…
Korkma… Eğer açıksa alnın,
Toprağın altı, üstünden de aydın!
Daha sonra Paşanın gözleri yaşardı ve dedi:
Ben gidiyorum, sen rahat uyu bu toprakta
Ana yurttur, Türk yurdudur bu toprak da
Al kanından kızıl lale, elvan güller bitecektir bu toprakta
Geleceğim yine bir gün mezarının önünde ben,
Secde edip muhabbetle görüşürüz seninle ben bu toprakta!
Kazım Karabekir Paşa’nın bu veda toplantısında Türk toplarından yaylım ateşleri atıldı. Kazım Karabekir Paşa ve Hüseyin Cavid dostluğu Türk- Azerbaycan kardeşliğinin bir simgesidir. Bugün İstanbul’da “Azerbaycan Tahsil Medeniyet ve Sosyal Hemrelik” derneğinin nezdinde Hüseyin Cavid’in adını taşıyan okul faaliyet gösterir. İstanbul’da Nilüfer Parkı’nda Hüseyin Cavid’in büstü koyulmuş, her yıl Cavid’in doğum ve anma günleri Türkiye’de yapılıyor, piyesleri tiyatrolarda gösteriliyor. Eserleri Türkiye Türkçesinde basılmış, Türk okuyucularına takdim edilmiştir.
Stalin döneminin baskısına maruz kalmış Hüseyin Cavid’in doğumunun 100. yılında naaşının Sibirya’dan nakledilerek doğduğu Nahçıvan’da defnedilmesi, muhteşem mezar yapılması, anıt heykelinin kurulması, ev müzesinin yaratılması, Türk dünyasının dahi şahsiyeti, büyük siyasi figür Haydar Aliyev’in benzersiz hizmetleri ile oluşmuş ve bütün bunlar gelecek nesillere de bir örnek olmuştur.
Kaynakça
1.Hüseyn Cavid. Eserleri. 3 cildde. Bakı: Azerbaycan Medeniyyet fondu, 2003.
2. Huseynzade L.T. Aras şahittir. Kazım Karabekir Paşa Nahçıvanda. İstanbul, 2008.
3. Huseynzade R.L. Azerbaycan mekteb ve pedaqoji fikir tarihi. Baku: ADPU, 2020.
4. Kengerli A.İ. İsmayıl bey Qasprinski. Bakı: 2005.