SAATİ Saati soruyorsanız Saat: 8:45’dir Zaman da aslında büyük bir boşluk gibidir Biz bir vakitler mavi gökyüzüne şöyle bir bakıyor, bu bir rüya mı...
Metne Ön Hazırlık Soruları
1-Hangi tür kitaplar okumayı seversiniz?
2-Okumanın hayata katkıları var mıdır? Varsa nelerdir?
3-Sahaf dükkânlarına gittiniz mi?
Hayal kurar mısınız?
Ben çok hayal kurardım, hele ki çocukken. Dev gemiler, sonsuz ormanlar neler neler… Hayallerimi besleyen bir de hazinem vardı. Kitaplarım! Hayatım boyunca yoldaş, arkadaş ve hazine olmuşlardı benim için.
Bir gün bir hayal daha kurdum. Bu sefer ki hayalimin kaynağı kitaplarımın kendisiydi. Onların kıymetini daha çok kişiye anlatmaya karar verdim. Ne yapacaktım? Nasıl olacaktı derken şu an bulunduğumuz noktaya geldim. Kitaplarım ve onların yeni arkadaşları raflarda dizi dizi bekliyor. Ortada küçük masalar ve etraflarında rengârenk sandalyeler var. Burası benim dükkânım. Yeni açtım!
Rafsız kalan duvarlara yazılar yazıp yağlı boya ile kendim resimler yaptım. Bunun için epey uğraştım ama değdi doğrusu! Neler mi yazdım?
‘İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır’
Duvarın birine Yunus Emre’nin bu dizelerini yazmazsam olmazdı. Yazdım da! Etrafını bir güzel çiçeklerle çerçeveledim. Boşta kalan bir duvara da ‘Okumak özgürlüktür!’ yazdım. Duvarın her köşesine rengârenk kuş resimleri yaptım.
Sıra geldi buranın adını koymaya. İsmini çok düşündüm. ‘Lokumcu Sahaf’ koyup koymamakta kararsız kaldım. Sonra dedim ki her şey hayal ettiğim gibi olsun. Adı Lokumcu Sahaf olsun!
Her masada küçük tabaklarda çeşit çeşit lokum var. Kimi meyveli, renkli, kimi kaymaklı, kimi fıstıklı…
Bazen gençler geliyor bu dükkâna. Sohbet ederken kahve de içiyorlar lokumların yanında. Bazen çocuklar geliyor, onların masasındaki lokumlar hemen bitiveriyor. Gülümsüyorum, çocukluk işte diyorum.
Birazdan küçük misafirlerim gelmeye başlarlar. Onlar gelmeden yeni aldığım kitapları raflara dizmeye başlamalıyım. Elime bir kitabı alınca istemsizce okşuyorum kapağını. Açıp kokluyorum bir de içindeki saklı dünyayı. İşte kitapları sevmemin bir nedeni daha! İçlerine saklanmış dünyaları keşfetmek!
Her kitap ayrı bir dünya saklar içinde. Kimi engin denizler gibidir. Kiminin içinde sıra sıra ağaçlar vardır. Kimi yüce dağlar saklar içinde ardında sapsarı güneşler doğan. Bazılarını okurken havai fişekler zihnimde ardı ardına patlar. Rengârenk ışıl ışıl bir dünya olur bir anda.
Bazen kitaplardaki kahramanları gerçek dünyada ararım. Bulduğum da olur. Bazen de tesadüfen biri çıkar karşıma. Düşünür dururum hangi masal kahramanına benziyor diye. Kitapları dizerken türlü düşünceler içinde dalmışım. Çocukların gelip oturduğunu seslerini duyunca fark ettim. Başımı uzatıp baktım. İki erkek bir de kız çocuğuydu gelenler.
Birisinin küçük esmer yüzü bana dönüktü. Pırıl pırıl kara gözleri vardı. Yanında saçları güzelce örülmüş bir kız çocuğu elindeki kitabın büyülü dünyasına dalmıştı bile. Üçüncünün sadece sırtını ve saçlarını görüyordum. Kıvır kıvır saçlar yukarı doğru büklüm büklümdü. Turuncumsu kıvırcık saçlarıyla bir masal kahramanı gibiydi. Kitapları düzenlemeye devam ederken masal kahramanını andıran küçüğün tatlı sesiyle sohbet edişini dinlemeye başladım.
“Burası kâğıt kokuyor. Biraz da yağlı boya. Sanki yeni boyanmış gibi.”
Bir süre sustu. Sonra devam etti. “Lokumların tadı harikaymış. Bir de ıhlamur kokusu geliyor burnuma. Yeni demlenmiş, çiçeksi, taze çay kokusu! ”
Şaşırmıştım. Kokulara bu kadar dikkat eden pek kimseye rastlamıyordum. Yeni demlediğim ıhlamurun kokusunu bile fark etmişti. Hayretler içinde bakınırken küçüğün sesini yeniden duydum. Tatlı tatlı konuşan sesi bu sefer kırılgan ve umutsuz çıkmıştı.
“Burada bana göre kitap var mıdır?”
Kendimden emin bir halde söze karıştım.
“Elbette küçüğüm! Elbette. Lokumcu Sahaf’ta herkese göre kitap vardır.”
Cümlemi tamamlarken bir yandan da çocukların masasına doğru yürüyordum. Kıvır kıvır saçlı ufaklığın yüzünü görebilecek bir noktaya gelmiştim.
Baktım kaldım güzel yüzüne. Çilli burnu ufacık gülümseyişi ve maalesef görmediği ilk bakışta fark edilen güzel gözleri… Boğazımda bir düğüm oluştu. Yutkundum.
En tatlı sesimle,
“Bugün sana ben kitap okuyabilirim. Bir daha ki gelişindeyse senin parmaklarınla okuyabileceğin kitaplar bulacaksın burada.” dedim.
Sevinçle gülümsedi. “Olur!” dedi. “Çok güzel olur!”
Küçük dostlarım dükkândayken onlara mesneviden birkaç hikâye okudum. Onlar sahaftan çıkar çıkmaz ben de dükkânımı yan komşuma emanet edip yola çıktım.
Ne yapacak edecek Braille alfabesiyle yazılmış kitaplar bulup koyacaktım Lokumcu Sahaf’ın raflarına. Gerekirse sokak sokak arayacaktım. Önce yürüyüşümü hızlandırdım. Ardından koşmaya başladım.
Neslihan Gültepe Maden