EYLÜL “Tamam, geliyorum.” diye kapattı telefonu. Vestiyerden mont geçirdi sırtına. Ne saçına baktı ne başına. Üstünde alelade bir kazak, altında mavi bir kot pantolon…...
SAATİ
Saati soruyorsanız
Saat: 8:45’dir
Zaman da aslında büyük bir boşluk gibidir
Biz bir vakitler mavi gökyüzüne şöyle bir bakıyor, bu bir rüya mı anlamaya çalışıyorduk
Çağı soruyorsanız
Bu çağ çok çetrefilli bir çağdır
Haziranlar da aslında kıvrılıp akan ürkek nehirler gibidir
Şimdi bu şehirler, sokakların caddelerin arkasına gizleniyor; biz de daha şimdiden ağustosu çok özlüyorduk
O çocuk kim? Bunu mu öğrenmek istiyorsunuz?
O çocuk aslında sürekli çoğalan sevinçlerle, haziranı, temmuzu, ağustosu karşılayan bir çocuktur, güneşte ilk günkü gibi gene doğudan parlayan bir güneştir… Biz de saydam bir titreşimle sürekli geriliyor dört mevsimi bir arada yaşayan parklara savruluyorduk.
Davut Güner
