MASAL DEĞİL YAŞANANLAR Bakma sen, çocuktur işte diyenlere Onlar yaşamamış o çimen kokulu yılları Doğaya fırlamış yılkı atları sevinciyle Bahçe bostan koşturmaların tadını unutmuşlara...
BAYKUŞ
Gece çökmüştü. Az önce okuduğu mitolojik hikâyenin etkisindeydi. Bir yandan da kızın saçları aklını karıştırıyordu. Aslında yeni tanışıyorlardı. Ama güzelliğinden çok etkilenmişti. Karşıya bakınca o baykuş perdede belirdi. Adeta kafasındaki şeytanlar aklını karıştırıyordu. Havva ile Lilit Ademin eş adayıydı. Lilit özgürlüğünü arıyordu. Özgüveni yüksekti. Havva ise ne denirse yapıyordu. Daha önce tanıştığı kızı düşündü. “Ona çalışma dersem bırakır mısın işi diye sormuştu?” O da “evet” diye cevaplamıştı. İlişkisinde sürekli bir boyun eğiş vardı. Ama ayrılmışlardı iki gün önce. Bu seferki daha güzeldi. Ne yapacağına karar veremiyordu. Bir yandan da okuyup yazıyordu.
Çok okuyup çok yazmak her zaman özel hayatta iyilik getirmiyordu işte. Sığdı her şey. İlk başta ya da sonda benlik öyle büyük bir şeydi ki yaptıkların her zaman eşleşmiyordu onunla. Daha sonra üzülmemek için onunla bütünleşmeye çalışmak çabalamak gerekliydi belki de. İnsan hayatı onun için bir kumardı her zaman…
“Lilit olsa” dedi. Kendine güvenen, çok güzel. Ne dedim ben, diye hayıflandı. Duyguları karışıktı. Yazmanın insana iyi geldiği söylenirdi. Ama onun karakterleri hep kadındı ve kötüyle iyinin temsiliydi. Beni hemen kabule geçen bir kadın ya da benimle oyun oynayan diğeri arasında gidip eliyordu. Bu çalışmaları için sürekli mitolojik destanlar ve kutsal metinleri tarıyordu. “İkircikli miyim diye söylendi?” Bazen kendini tanıyamıyordu. Perdeye bakınca o baykuş yine belirdi. Hikâyede baykuşun temsil ettiği Lilit aslında günümüzde feministliği temsil ediyordu. Kendisi kutsal metinlerde gecen Havva’nın kaburga kemiğinden yaratılmasını kabul ediyordu. Çünkü erkek ve kadın eşit değildi ona göre. Ama o kendine itiraz eden kadını da seviyordu. İlişkisinde yaşadığı oyunlar onun ikircikli duygularını kamçılıyordu durmadan. O karşısındaki kadının bunu fark etmesinden de memnundu. Çünkü o zaman kavgalar gürültüler eksik olmuyor aşkı depreşiyordu hemen.
Oysa bu hikâyede insanlık tarihi ile eşleşmiş geçmişe sahipti. O zaman günümüz yüzyılında hala kadın erkek eşit değil demek de ne demekti? Aslında olması gereken kadın erkek olarak değil insan olarak iyiliği tesis edecek işler yapmaktı…
Âdem Lilit başkaldırısına dayanamayıp daha uysal olanı Havva’yı istemiş diye düşündü. Yazdığı kâğıdı buruşturup attı. Ne yapacağını bilemedi? Telefona sarılıp aramak istedi yeniden. “Alo” “ne yapıyorsun” “hiç seni düşlüyordum. “Bu konuşmalar uzadı ve sabah oldu.
Uyuya kalmıştı. Uyandığında buruşturup attığı kağıtlar koltuğun kenarını doldurmuştu. Birden baykuşu hatırladı. O saçlar yine kafasını karıştırdı. Lilit onu kötü etkiliyordu. Ama Havva’yı da ihmal etmiyordu. Ayrılmışlardı ama gönlü ona da kayıyordu. Niye böyleydi bilemedi.
Belki de şu benlik sorununu bir düşünmeliydik hepimiz. Onu tanımadan karşıdakini bilmek de mümkün değildi Şunu anlamak gerekliydi. Kadın hem Lilit hem Havva’ydı. Hem iyi hem kötü. Erkek için de böyleydi. Hem iyi hem kötü. Sanki insan ikircikli duyguları için kendini yormalıydı bir an önce…
Nurhayat Kayar