0

SANCILI DOĞUM

Herkesten uzak, bir kır evinde sakin bir hayat yaşamanın tadını çıkartırken birden uzun zamandır yazmadığı düştü aklına. Bu düşünce onu epey kıvrandırdı. Yeni yaptırdığı şöminenin karşısına geçip birkaç odun attı. Odunlar çıtır çıtır yanarken bir kadeh şarabı kendine çok görmedi. Evet, yazmak doludizgin yazmak istiyordu. O sebepten yerleşmemiş miydi bu sakin kır evine?

Beyninin kıvrımlarında yer bulmaya çalışan düşünceler, bir sıraya geçip kâğıda akmalıydı. Nafile. Neydi kendisini bu denli verimsiz kılan? Oysa daha geçen yıl çıkarttığı iki koca ciltlik bilim kurgu romanı hâlâ liste başı satıştaydı. Ama o bütün bunlara rağmen kendini sığlaşmış, bitik hissediyordu.

Bir sabah erkenden uyanıp okkalı bir kahve yaptı. Elini yüzünü bile yıkamadan bilgisayarının başına oturdu. Amacı aylardır süren sancısını kâğıda dökmekti. Saatler geçti. İlk cümleyi bir türlü yazamıyordu. Tüm kıvranmaları boşunaydı. Yoktu işte, yok!

Biçare kalktı sandalyesinden. Eli ayağı titriyor, ayakta duramıyordu. Kendini doğruca yatağa attı. Gözü dakikalarca tavana boş baktı. Uykuya daldı. Evet, bu rahat ortamdı onu sığlığa iten. Bu kır evi etkilemişti yaratıcılığını. Öyleyse o da bu rahatlığı bozmalıydı.

Kalkınca kendine çay yapmadı. Bir kuru ekmekle öğünü geçiştirdi. Şömineye hiç odun atmadı. Üşüyerek akşamı zor etti. Yine yoktu. Aklına yazacak hiçbir konu gelmiyordu. Kafayı yiyecekmiş gibi hissediyor, durmadan odada mekik dokuyordu. En nihayetinde yataktan çıkmaz oldu. Ve işte sonunda olan olmuş, bunalıma girmişti.

Yine böyle bir günde karşı tarlaya traktörler girdi. İki traktör tarlayı bir uçtan öbür uca sürüyordu. Çıkan gürültü adamı dumura uğrattı. Ruhunu sıktı. Fakat o da ne? Yazacağı konular kafasında bir bir sıralanıyordu. Vakit kaybetmeksizin bilgisayarına koştu. Yazdı yazdı. Ta ki traktörler tarlayı sürmeyi bitirene kadar. Bizimki de bitti.

Onu yazmaya iten; gürültülü, ruh daraltıcı, kirli, pespaye, keşmekeş ortamlardı. Ertesi sabah pılını pırtını toplayıp kendini şehrin en işlek caddesindeki evine attı. Artık sancılı doğumu sona ermiş, ürünler birbiri ardına gelmekteydi.

Hacer Taner Bulut

Leave a Comment

İlgili İçerikler