ISKALAYAN TAŞLAR Savruk rüzgârlara verdim adının baş harfiyle başlayan bütün kelimeleri ıssız bir günün alacasında kuşluk vaktine sürgün zamandan sor umarsızlığımı döksün...
KINA YAKIN OYUNU
Kadın cinayetlerini farklı bir bakışla irdeleyen çok perdeli “KINA YAKIN” trajik müzikali, 11 Ocak 2025 tarihinde İzmir AASSM’nde sahnelendi. Derya Tüzen’in yazıp, Dr. Ümit Yaşar Işıkhan ile birlikte yönettiği oyun, amatör oyunculardan oluşan 100 kişilik bir kadroyla sahnelendi.
Ölen kadınlarımızın dillendirilerek hatırlatıldığı, toplumun her kesiminde şiddete uğrayanlara yaşatılan duyarsızlığın vurgulandığı oyunda; resmi kayıtlara geçen 394 kadın cinayeti ve 259 şüpheli kadın ölümünün yaşandığı 2024 yılına dikkat çekti. Toplumun bu kronik soruna daha duyarlı hâle gelmesini amaçlayan oyun, kadın cinayetleri ile şiddet mağdurlarının yarım kalan hayatlarına bir ayna tuttu. Farklı sosyal sınıflardan kadınların yaşadığı şiddet, baskı ve adalet anlayışı güçlü diyaloglar ve duygu yüklü sahnelere yer verilerek ustaca yansıtıldı. Kadınların maruz kaldıkları tehdit ve tehlikelere karşı toplumun sessizliği ve adalet sistemindeki eksiklikler ustaca dillendirilerek, izleyicilerin empati yapması sağlandı. Oyuncuların yüksek performansı, salonun ful dolduran İzmirliler tarafından ayakta alkışlandı.
‘Kına Yakın’ çok anlam ifade ediyor ama akla ilk gelen bayram, vatan ve aile için kurban olmadır. Önce kurbanlıklara yakılan kınayı, bayram coşkusun yansıtmak için ele yakılan kına izler. Askere giden erkeklerin perçemine yakılan kına ile vatan uğruna kurban olma yani şehadet kutsanır. İzlediğimiz trajik müzikalde ise bin bir umutla evlenen genç kızların, bir süre sonra gelin gittikleri evden kefenle çıkmaları konusundaki duyarsızlık ve aynı şeylere maruz bırakılma ile hayatının baharında vahşice öldürülen genç kızların ölümüne duyulan tepki olarak yansıtılmakta…
Kına Yakın, bildik tiyatrolardan çok farklıydı. Bazen tüylerin diken diken olduğu bir serzeniş, bir haykırış, bazen karanlığı yırtan bir çığlıkla Özgecan, Münevver, Rabia, Sevgi, Hatice, Yaren, Şirin, Ayşe, Fatma, Narin hatta İtalyan Pippa gelin ve melek kılığında canlandırıldı. Bunların yanı sıra sıcak yuvasından koparılmak zorunda bırakılan farklı kesimlerdeki kadınlarımızın sorunları dillendirildi. Ege’ye mahsus mor cepkeni giyen oyunun yazarı Derya Tüzen, nedenleri kanırtarak gelişmelere parmak bastı…
Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği’nin, birbirlerini kız kardeş ilan eden 100 kadın üyesi profesyonellere taş çıkartırcasına bir oyun sergileyerek, izleyenleri duygu sağanağına tuttukları gibi, topluma da çok önemli mesajlar vererek, “Yeter!” diyerek, ölenlere rahmet gönderip, ruhlarını şad ettiler.
OYUNDAN KESİTLER
“Yiğidim şehit olmak için giderken, asker kınası yakarız biz, Mehmetçiğimize. Benim ülkemde gelin ve kıza kına yakarız biz. Gelinliğinle git, kefeninle dön diye. İyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta ölüm bizi ayırıncaya dek yemin eder, ölüm bizi ayırsın diye öldürülürüz!”
“Sevgi gönlünün muradına eremedi. Sevgi mutlu yuva kuracaktı. Gelenek dediler, görenek dediler, anane dediler, artık yeter, yeter, yeter…”
“Yara olmayın, yâr olun…”
“Bizim köyde gelenektir. Gelin bindallısı giydirilip, ata bindirilip köy meydanından uğurlanır, diğer köye. Beni uğurlamaya geldiler. Yavaş yavaş köy meydanına yaklaştığımda sopa, bıçak ve satırlarla karşılandım. Büyük amcam öne çıkarak “sen mezhebini değiştiremezsin” diyordu. Amcama yalvarmaya kalmadan kuzenim bir bıçağı tam kalbime sapladı. Sevmenin bedeli bu kadar ağır mıydı?”
“Ben Hatice. 15 yaşıma gelmiştim. Seni everecez dediler. Ben istemedim. Kurban olayım, her şey isteyin, bunu istemeyin dedim. 35 yaşında bir herife verdiler. Arkadaşlarıyla bana saldırdılar. Tecavüz ettiler. Hiçbir şey yapamadım. Aile meclisi toplandı. Kirlendin dediler. Katlime karar verenler hepsi bizim aşiretten ama adam değiller.”
“Toplumun ruhu mu öldü?”
“Eski eşim beni sık sık takip ediyordu. Bir gün önümü kesti. Uzaklaştırma talebim kabul edilmemişti. Tartışmaya başladık. Herkesin önünde beni yere düşürdü. Üzerinden çıkardığı bıçakla boğazımı kesti. Etraftaki insanlar engellemeye çalıştılar ama başarılı olamadılar. Çocuğum da yanımdaydı. Tüm müdahalelere rağmen ölmüşüm.”
“Batılı, öğretmen Rabia ben. Geç gelen öğrencimi uyarınca sınıfta katledildim. Evet, öğrencim tarafından.”
“Ben Kübra öğretmen. Aracım bozulduktan sonra ateş edilerek öldürüldüm. 14 Şubat 2019. Bir araba bana çarptı. Eski eşim beni takip etmiş. Aracından indi, ateş etti. Ben öldüm. O sabah anneme sıkı sıkı sarılmıştım. Bir daha sarılamayacakmışım.”
“Eski eşim beni ve kızımı çağırmıştı. Bir restoranda buluşacaktık. Kızım babasını epey görmüyordu. Gittik. Velayetten açıldı mevzu. Kızımı bensiz bırakma dedim, hiç hakaret etmedim. Birden hiddetlendi. Kızım bana sarıldı ama o cebinden çıkardığı bıçakla beni boğazımdan bıçakladı. Kızım bağırıyordu. “Lütfen ölme anne.” Kızımın çığlığını bile aldırmadan bizi orada bıraktı. Bir taksiye binip gitti. Ölmek istemiyordum.”
“Kızımın doğum günüydü. Eski eşim tarafından 11 yerimden bıçaklanarak öldürüldüm. Kızımda korku oluştu. ‘Acaba hapisten çıkıp da beni de öldürür mü?’”
“Cinayet münferit midir?”
UAASBD’nin faal üyelerinden yazar Elif Fulya Çırak, öğrencisi olan Münevver Karabulut için şunları anlattı Kına Yakın oyununda:
“Ben Münevver Karabulut’un öğretmenlerinden biriyim. Onu en son okul servisinde görmüştüm. “Siz oturun hocam.” dedi ve yerini bana verdi. Beyaz montu üstünde uzun siyah saçları ve iri gözleri ile melek gibiydi. Aradan birkaç gün geçti. Okuldaydık bir sabah, öğretmenler odasına müdürümüz geldi. “Bu kimlik bizim öğrencilerimizden birine mi ait?” diye sordu. Evet. Münevver Karabulut’un kimliğiydi, Etiler’de bir çöp konteynerinin içinde gitar kutusunda parçalanmış bedeninin bulunduğu. O an adeta bir bomba düştü. Hiç kimse söyleyecek bir söz bulamıyordu. Polisler ve canlı yayın araçları hep okuldaydı. Günlüğü gelmişti. O kadar masum ve sevgi dolu bahsediyordu ki, Cem Garipoğlu’ndan. Üzüntümüz kat kat artmıştı. 18 yaşına girmesine, doğum gününe 4 gün vardı. Umutlar ölmüştü, hayaller ölmüştü, geleceğimiz de ölmüştü. Hiç toparlanamadık, şimdi bile…”
Ve her gün haber kanallarında tekrar tekrar ölüyor saf yürekler… Oyunda rol alan Psikolog Emine Elisa Çiçek bu olayların nedenlerini şöyle açıkladı:
“Kadına şiddet; kadınların fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik olarak zarar görmesine yol açan davranışlar bütünüdür. Bu tür şiddet, genellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanmakta olup hem bireyler hem de hem de toplum için ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel bir saldırı değil, aynı zamanda psikolojik baskı, ekonomik bağımlılık ve cinsel istismar gibi çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir. Kadına şiddetin türleri:
1-Fizziksel Şiddet: Tokat atma, darp etme, yaralama gibi eylemleri içerir.
2-Cinsel Şiddet: Rıza dışı cinsel ilişki veya cinsel saldırı.
3-Psikolojik Şiddet: Tehdit, hakaret, izole etme gibi davranışlar.
4-Ekonomik Şiddet: Kadının ekonomik kaynaklarına erişimini kısıtlama veya kontrol etme.
Türkiye’de kadın cinayetleri, toplumsal bir sorun olarak uzun yıllardır gündemde olan ciddi bir konu. Bu tür cinayetler, genellikle aile içi şiddet, namus anlayışı, cinsiyet eşitsizliği, kadına yönelik şiddet ve benzeri toplumsal sorunların bir sonucu. Kadınların toplumda erkeklerle eşit haklara sahip olmaması, şiddete ve cinayetlere zemin hazırlayabiliyor. Kadınların çoğu, aile içi şiddet nedeniyle hayatlarını kaybediyor. Geleneksel değerler ve namus anlayışı, bazı durumlarda kadınların öldürülmesine neden oluyor. Suçluların cezalandırılmasında boşluklar olabiliyor.
Kadın cinayetleri konusunda toplumun bilinçlendirilmesi ve farkındalık kampanyalarının düzenlenmesi gerekiyor. Bilinç arttırılmalı, sevgi ve saygı güçlendirilmeli. İnsan olgusu üzerinde durulmalı.
‘Kına Yakın’ oyunu daha çok sahnelenerek, kadın cinayetlerine toplumsal farkındalığı artırmak, kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye dikkat çekebilir. Önemli toplumsal yarayı tedavi için bir çağrı olan oyunu ustaca sahneye koyan Derya Tüzen & Dr. Ümit Yaşar Işıkhan, Bergen rolünde devleşen Koro Şefi Seher Önal, Eylem Sürer ve geleceğin kanun-keman virtüözü Arda Diker, Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği üyesi sanatçılara teşekkür ederiz. 2025 Aile Yılı ilan edildi. Bu vesileyle Oyun 8 Mart ve önemli günlerde gece-gündüz sahnelenerek özellikle erkeklere mesajı vermeli.
Yolunuz açık olsun gönlümün yıldızları…
Ayten Dirier