ÇIKIŞA DOĞRU Beni ilk fark eden o yaşlı kadın oldu. Cadde üzerinde yürürken gözüm durakta asılı bir afişe ilişti. Görür görmez durdum. Ne kadar...
BİLMEM KAÇINCI TÜRDEN YAKINLAŞMALAR
-Spielberg’in “Üçüncü Türden Yakınlaşmalar” filmini çekmesinden çok öncelerdeydi-
Bu deniz hiç görmediğim denizleri çağrıştırıyor bana görününce
Bu iyot kokusu, bu köpüklü gelgitler bu sahildeki kum taneleri
Ve bu kumun içinde parlayan istiridye kabukları saçlarına bir taç gibi takılan bu ay
Bana göründüğünde benim hiç görmediğim denizleri çağrıştırıyor bu deniz
Gökyüzünün portmantosuna asıyorum mânâsı çok ağır olan bu aklımı
[Antrparantez]-aklı bir karış havada olmak deyimi buradan geliyor-
Sonsuzluğun kapısını açarak giren bu boşluğu kavramak istiyorum
Tam da tutmuşken bu boşluğu ellerimden kayıp giden bu boşluk değil
Orada uçurumun kenarında açmaya mahkûm bir bela çiçeği gibiydim dün
Bir evdeyim sıcak bir çayın içinde yavaş yavaş çözünüp giden şeker gibiyim şimdi
Neresinden gömülürse gömülsün köklerim kim yudumlarsa yudumlasın beni ama yine de sen gelmeyeceksin şimdi ama sen gelmeyeceksin
Işıktan yavaş olsa da senin sesin duvarları aşıp beni feraha erdirecek en güzel sestir bunca sesin içinde ışıktan yavaş olan senin sesin
Bu ses ki senin sesin, hiç görmediğim denizlerin dalgakıranlara çarpıp da çıkardığı dalgalarının sesi bu dalgakıranlara rağmen dalgaların sesi
Elinle gösteriyorsun beni hem kendine hem beni kendime, sağ elinle ya da sol elinle elinin herhangi bir parmağıyla sağ elinin ya da sol elinin herhangi bir parmağıyla gösteriyorsun beni hem kendine hem beni bana gösteriyorsun
Ne yapacağımı bilemiyorum hiç bu deniz görmediğim denizleri çağrıştırıyor bana görününce, tirşe ve hareli gözlerin umarsızca bana göründüğünde
Tanımsızmış gibi şimdi bütün her şey ya da bana öyle geliyor tanımsızmış gibime geliyor bütün her şey yani buna şimdi sen de dahil misin diye soruyorum hem sana hem kendime soruyorum bu bilmem kaçıncı türden yakınlaşmalar
İlker Sedat Dikeç