OYNAYAQ Demə ki, uduzmusan, Demə yolu səhv saldın. Demə, sən bu oyundan, Gedib kənarda qaldın. Gəl təzədən oynayaq, Görək kim yaxşı sevir. Kimin...
Şair, çevirmen. Yıldızların Doğum Günü (1968), Işıklı Yapraklar (1972), Toprak Nağmesi (1977), Ömrümden Geçen Tren (1980), Merhaba, Yerküresi (1982), Annemle Muhabbet (1985), Salıncakta Sallanan Rüzgâr (1985), Bir Ömürlük Gece (1989) gibi pek çok kitabın yazarıdır. Şiirleri eski Sovyet cumhuriyetlerinin tüm halklarının dillerine ve birçok yabancı dile çevrilmiştir. Sosyalist ülkeleri yazarlarının Moskova’da düzenlenen 1.Uluslararası Sempozyumunda, Asya ve Afrika ülkeleri yazarlarının Yurmala’da düzenlenen seminer – konferansına katıldı. 1969 yılında Azerbaycan Yazarlar Birliği üyeliğine seçilmiştir.
TANIŞMAK İSTİYORUM
El uzanır: – Tanışalım?
El uzanır: – Hadi, esen kal!
El uzanır dosta, yada(1),
el – hoşça kal,
el – elveda.
Tanışmak istiyorum,
yakın olmak istiyorum
sahildeki beyaz kumla,
arşivdeki geçmişimle,
bahçedeki taze çiçekle,
sinemdeki taze umutla,
taze arzumla.
Tanışmak istiyorum,
yakın olmak istiyorum.
Not defterim telefonla,
adla dolu olsa bile,
el açarım – taze insan istiyorum
yeni unvan(2) istiyorum.
Kaldırıcı, indirici vinçlerle,
beyaz yıldızla, ak bulutla,
mezarları kucaklayan
mermer renkli sessizlikle,
tanışmak istiyorum,
yakın olmak istiyorum.
Uçakların kanadının,
trenlerin düdüğünün ardınca
ellerimiz dalgalanır ak örtük gibi,
ellerimiz dalgalanır ayrılık gibi.
El açıyor yüzümüze kapı gibi,
El açıyor yüzümüzde kurşun gibi.
Parmaklarla basamak basamak
tırmanırız bir yerlere.
Ben ellerle tanışmak istiyorum,
yakın olmak istiyorum –
eldivenli, nasırı olan,
baston tutan, çapa vuran.
Bazen bana küsse de,
bir elin ömrünü uzatmalıyım
okşaya okşaya ısıta ısıta.
Benim elim havadadır,
benim elim yollardadır.
Önüme kim çıkacak,
Önüme kim çıkacak –
Elimi kim sıkacak,
elimi kim sıkacak –
sıksın hadi!
*****
YAĞMUR GÖLEKLERİ
Damlalar göklerden elini çekti
Bulutlar kendine boylanmak
için – bulanık ayna gibi
gölekleri toprağa dizdi.
Yağdı topaç topaç gölek yağdı,
göklerin çılgınca ilhamı yağdı,
serçelerin soğuk “hamamı” yağdı.
Yağmur göleği bulutla doldu,
Güneşle,
bu güzle,
sükutla doldu.
Göğe yukarıdan aşağı baktım –
bir zamanlar Avrupa salonlarından
Bodenstedt(3) bize baktığı gibi,
Taş atıp, göklerin evini yıktım,
Bir derviş Paris’i yıktığı gibi.
Atını göklere sürdü çoğulu
paçası sıvalı çocukların da.
Tuzla buz oldu gölün uykusu
çomak aygırların tırnaklarında.
Çocuklar yollandı uyku yoluna.
Onların dolmuş izi solgundu,
Gök göğe çekildi,
bu güz – ağaca,
Gölek de kör oldu –
Sanki toprağın gözü soğruldu
Arada göklere bakınmak için
Toprağa ayna da,
Göz de gerektir.
****
HASRET
Sen kanatlı haber gibi,
Yad kapıyı açan günden –
Hasretinle yaşıyorum bir otakta(4),
hasretinle yaşıyorum bir toprakta, bir dünyada.
Trenlerde, uçaklarda, gemilerde
belge gibi hep yanımda taşıyorum hasretini.
Orada burada sürünmekten
bezdiririm hasretini.
İstiyorum, kaybettireyim hasretini
alkış dolu salonlarda – yapamıyorum.
İstiyorum, kaybettireyim hasretini
çıkmazlarda, döngelerde,
kalabalık sokaklarda – yapamıyorum.
Hasretine gücüm yetmez, sana – elim,
İstiyorum, hasretini
Ormanlara, denizlere atayım, geleyim –
Yapamıyorum.
Hasretine gücüm yetmez, sana – elim,
Soframdaki ekmek değil, hasretindir,
sinemdeki yürek değil,
hasretindir, – hep çarpan
Yüreğimin başını ben
Avuturum çocuk gibi,
Senden kalan anıları,
olup kalan hasretini
yüreğimin önüne atarım ben
oyuncak gibi, kendimi oyalarım
ben bir çocuk gibi.
Hasretini içerim ben,
hasretini çekerim ben.
Ne iyi ki hasretin var!…
Hasretinle yaşıyorum bir otakta,
hasretinle yaşıyorum
bir toprakta, bir dünyada.
Yaşıyorum, yaşıyorum,
yaşatırım hasretini.
(1)Yabancıya
(2)Adres
(3)Ünlü Azerbaycan şairi Vazeh’in şiirlerini Almancaya çevirerek «Mirza Şafi şarkıları» («DieLiederdes Mirza-Schaffy») adı ile yayımlatan şahıs. Kitap popüler olduktan sonra diğer Avrupa dillerine de çevrildi. Fakat Vazeh’in ölümünden sonra F. VonBodenstedt şiirlerin kendisine ait olduğunu iddia etti.
(4)Oda