0

Alik Alioğlu 1988 yılında Gürcistan’da doğdu. 1990’dan Bakü’de yaşıyor. 2009 yılında Gençler ve Spor Bakanlığı Yılın Genci ödülünü aldı. 2010 yılında Cumhurbaşkanı burslusu oldu. 2011 yılında Gürcistan Yazarlar Birliği Vaja Pşavela Uluslararası Şiir Ödülünü, 2012 yılında Şahmar Ekberzade Edebiyat Ödülünü aldı. Vektor Yayınevince Kamakura adlı ilk şiir ve denemeler, 2016 yılındaysa Azerbaycan Yaratıcılık Vakfı Güneş Kazandı adlı şiir kitabı yayınlandı.

YABANCI ŞEHİRDE

Sabahları kalkıp tanımadığımız
Bir şehrin dar sokaklarını süpürüyoruz, çöpünü taşıyoruz
Geceler
Uyanıp derisini gün yakmış
Kıvırcık sert saçlı öksüz çocuklara
En mutlu prensesin masalını anlatırdık…

Kimse gelmelidir.
Günler uzanır ve kimse gelmez.

Geriye bakmak korkunçtur.
Bir bakarsın ki,
Yıllar önce kulağını tren yoluna dayayıp
Trenin sesini dinlemekle
Uzaklar arzusunda yaşadığın için
Seni getirip uzaklara atmışlar…

Bakarsın ki sahipsizsin…

Bakarsın ki bu amansız mahallede
Günbegün köpekler de yok oluverir,
Kediler de…
Bilemezsin öldürürler, ya azdırırlar…
Ve sen
Bilemezsin hüngürüp ağlarsın
Ya sadece üzülürsün…

Öyle bir doğma adam gelmelidir ki,
Onu öpmek yok, koklamak istersin.
Yanında olduğuna emin olmak için
elini yüzüne koyup yoklamak istersin…

Günler uzar. Kimse gelmez…
Ve sen birer birer ölürsün…

BENİ ALDATTIĞINIZI BİLİYORUM

Neni aldattığınızı biliyorum.
Biliyorum, trenlerin hepsi silah taşıyor.
Yolcu trenlerini kaldırdınız,
Şimdi, onlar ancak
Bütün gençleri
Savaşa götürecek!
Beni aldattığınızı biliyorum.
Oteller yapacaksınız diye
Adamları evinden kovup,
Ağaçların hepsini kestiniz.
Bana ahireti hatırlatır,
Yeraltı geçitleriniz.
Beni aldattığınızı biliyorum.
Bunu bildiğim için
Evime misafir gelmelidir
Siyah ceketli, uzun bir kısa
Sabahsa tamiriz evimden,
Cansız cesedim tapılacak!
Martın son günleridir.
Ayakta kalıp
Herkesin sustuğu gibi susarım.

İçime çektiğim hava
Ayağımı bastığım toprak
Beni sarhoş eder…
Dağın başında birisi gider.
Uzaklaşmakta…
Dönüp bakınır,
Havada sallanır bir el…
Çağırır: – Gel, geel!

Biliyorum ki şimdi gitmezsem
Bu eski evde
Toz toprak,
Esi resimler,
Kirli pencereler
Ve bozarmış giysilerim
Var…
Biliyorum, yalnızlıkta öleceğim burada…
Martın son günleri
Bahçede oturup
Herkesin sustuğu gibi susarım.

Sokaklar boştur,
Çocuklar oynamaz.
İnsanlar taşınıp gitmiş.
Bütün kasaba sükût içinde…
Ben kendi evimi seviyorum!

Mart biter.
Pencere önünde
Herkesin sustuğu gibi susarım:
Bahçemdeki boş salıncak
Benimle beraber bekler:
Babam – kucağında oğlum – gelecek!

TEKLİK

Ayaklarımı dinledim sabaha kadar,
adımlarıma kulak kabarttım.
Tarih kitabını kurcaladım,
Ben yoktum…

Haritaya baktım,
bulamadım…
Ağaçların arkasına geçtim
dalların arasında
saklanıp dayandım:
bir yerden çocuk sesi geldi,
çık, buldum…

O an ki her şey düzelecek
O an ki insanlar gülecek
O an ki çocuklarımız
Ellerinde kırmızı balonlar
Sıraya dizilecek.

Biz onun adına sınır deriz!
Benim çocuklarım sınır istemez.
Ben istemiyorum
Babam da istemiyordu…

Biz kafeste öldük.
Biz yaşadığımız bu dar sokaklarda
Koca şapkalı ihtiyar bir adam
Aç kalmış kuşlara yemek serpecek
Karşıya geçmek isteyen genç bir adam
Ansızın eğilip dilenci çocuğun başından öpecek.

Biz onun adına sevgi deriz.

Benim çocuklarım sevgi ister
Ben isterim
Babam da isterdi.

Biz sevgisiz ölüyoruz…

Ben bütünlükle
Terk edilmiş bebeklerim,
Afrika’da aç kalan çocuklarım,
Cahil evlat büyütmüş
Hüzünlü yaşlılarım,
Pişman olmuş fahişelerim.

Öyle isterim kocaman bir adam
Çok koca, ev kadar kocaman bir adam
Bizim hepimizi bağrına bassın

Desin ki, ağlamayın,
Geldim, Allah’ım!

Leave a Comment

İlgili İçerikler