0

Sana nasıl kıydılar? Yüce, berrak göklerini, bembeyaz bulutlarını, buğday kokulu, bereketli topraklarını neden bu hale getirdiler?.. Şimdi bulutların Sana gözyaşı akıtmakta, Kalbine saplanan mermilerin od-alevini duman örtüsüne sarıp, yağmurları, çiskiniyle söndürmeye çalışmakta, canını uğruna feda eden yiğit oğullarının, mert kızlarının, günahsız bebeklerinin kanıyla suvarılan toprakların adını beşer tarihinin Ebediyet Zirvesine yazmaktadır…

Şimdi o bulutlarla bir, mertliğin ve yenilmezliğinle gaflet uykusundan uyandırıp ayılttığın İnsanlık da gözyaşı akıtmakta, Sen’in ağrı-acının, yaralarının sızıltısıyla sızıldanmaktadır… Bu sızıltı – bin yılların sinir ağrısı, akan yaşlar – yüzyılların gözyaşıdır… İnsan değerleri ve ruhsallığının tarih boyu şiddet ve zor karşısında teslimine akıtılan ağrı yaşlarıdır. Bu, sabırlı, Ulu Tarih hafızasının Hocalı’ya, Ağdaban’a, Van, Hatın, Srebrenitsa, Holokost soykırımlarına akıttığı kan yaşlarıdır…

Mücadele et, yiğit Ukrayna’m! Doğma toprakların, azatlığın uğruna kalktığın bu savaş, savaşların en kutsalı – zulme ve şiddete karşı yapılan Hak Savaşıdır! Bu, bulutla merminin, gözyaşıyla yumruğun savaşı – Yeryüzünün düzenini, İnsanlığın manzarasını değişmeye başlamış, önemli Semavi Mücadele, İnsan ve İnsanlık adına kutsal ölüm-kalım Savaşıdır.

Ruhtan düşme, cesur Kardeşim! Dünya – Senin mert oğullarına, hayatlarını mermi atışları altında kaybeden bebeklerine, dilsiz harabeliklere çevrilmiş suskun şehirlerine akıtılan bu gözyaşı nehriyle durulmakta, pisliklerden, kir ve sahteliklerden arınıp-temizlenmektedir…

Gam etme, sevgili Kardeşim… bil ki akşamlar – günbatımının sessiz alacakaranlığında küskün ruhlarıyla Kiev sokaklarında dolaşan büyük oğullarının – Gogol’un, Bulkakov’un, Dovjenko’nun, vatanperver şair kızın Lesya Ukrainka’nın kahır dolu dilsiz iniltilerini Sen’inle beraber biz de duyuyoruz… Büyük şairin Taras Şevçenko’nun usanmaz oğul sevgisiyle yazdığı setirlerin ağrısını Sen’inle beraber yaşıyor, yenilmez mertliğin, kahramanlığınla gurur duyuyoruz…

Ben öldükten sonra, en yüksek yerde,
Yeşil bir tepede isterim mezar,
Ukrayna’m görünsün hemen ilerde
Selâmlar getirsin ondan rüzgârlar.

Öldükten sonra da görmek emelim:
Boyumca ekinler başakta mıdır?
Köpüklü Dinyeper’i dinlemeliyim
Ne destanlar okur, neler anlatır?

Eğer beni bir gün hatırlarsanız
Sen günlerinde aydın geleceğin,
Aranızda adımı anarsanız:
“Mezarında rahat yatıyor…” deyin

Afak Mesut

Leave a Comment

İlgili İçerikler