SAATİ Saati soruyorsanız Saat: 8:45’dir Zaman da aslında büyük bir boşluk gibidir Biz bir vakitler mavi gökyüzüne şöyle bir bakıyor, bu bir rüya mı...
Hava olabildiğince soğuktu. Bir kaç günden beri, gündüzleri yağan kar, geceleri havayı ayaza çekmekteydi. Adam uyanıp elini yüzünü yıkayıp dışarıya baktığında, lapa lapa yağan kar onu selamladı. Pencereyi açarak, elini uzatıp uçuşan kar taneciklerini yakalayarak yüzüne sürdü.
Çok geçmeden sıcacık odasına rüzgârla uçuşan karlar ve dışarının soğuğuyla üşümeye başlayınca pencereyi kapattı. O sırada eşi mutfaktan seslendi:
“Bey, kahvaltı hazır, çayı doldurayım mı? ”
Adam;
“Hanım, karın keyfini çıkaracağım, çayları doldurup al gel, sen de izle” dedi.
Adam karı izlerken eşi iki fincan çayla gelerek onun keyfini paylaşmaya başladı. Sıcacık çaylarını yudumlarken pencereye vuran kar tanecikleri, acemi bir bestekâr gibi garip ama güzel bir melodi oluşturmaya başladı.
Karın görsel armonisi ve camda oluşturduğu yavaş ritim o iki insanı dakikalar sonra eski romantik günlerine götürdü. Kadın adama iyice sokulurken, evin kedisi de yattığı kalorifer peteğinin yanından gelerek ayaklarının önüne uzandı.
Tam kartpostallık bir manzara oluşmuştu… Karı koca yıllardır böyle bir mutluluk resmi görmemişlerdi. Adam, başıyla tempo tutarak eski bir şarkının melodilerini mırıldanmaya başladı… İşte tam o sırada karşı apartmanın çatısından iki kumru uçarak gelip pencerelerinin dış denizliğine kondu.
Adam ve kadın mutluluktan uçacak gibiydi. Böyle bir sahne ancak filmlerde görülürdü, kar ve pencerede kumrular… Fakat o da ne? Adam, kumruların oldukça zayıflamış olduklarını gördü. Açlıktan ve soğuktan ölmemek için birbirlerine dayanarak ayakta durabiliyorlardı!
Adam pencereyi açarak kumruları içeriye almaya çalıştı, fakat kediyi gören kuşlar ürkerek, gerisin geri geldikleri çatıya doğru havalandılar. Adam oldukça şaşkın;
” Çok sürmedi bu iğreti saadet” diye mırıldanırken eşi mutfağa doğru yönelip, o sabah yaptığı çöreklerden bir tabak alarak odaya döndü. Adam tabağı alarak, pencerenin önüne koyup pencereyi kapattı. Eşine;
“Haydi hanım, biz buradan ayrılalım ki, kumrular gelerek karınlarını rahat rahat doyursunlar” dedi.
Çift mutfağa yöneldiklerinde kumrular da tabağın çevresinde yerlerini almışlardı. Adam kahvaltısını yaparak odaya döndüğünde, gördüklerine inanamadı. Kedi, camın önünde, kumrular arkada cilveleşmeye başlamıştı. Kedi patileriyle yavaş yavaş cama vururken, kuşlarda gagalarıyla ona sevgi gösterisinde bulunmaktaydı. Mutfağa doğru seslenip;
“Hanım çabuk gel! Benden mutluluğu soruyordun, işte mutluluk bu!” diyerek, bir koluyla pencereyi gösterirken diğer koluyla da gelen eşine sarıldı.
Halit ÖZDÜZEN