0

Bacaklarımdan şöyle bir tamir geçip, oturduğum yerde görebileceğim bir işe koydular beni: Yeni köprüden geçenleri sayıyorum. Hani ustalıklarını rakamlara dayandırmak hoşlarına gidiyor. Bir manasız hiçten başka bir şey olmayan birkaç rakamlık bir sayı karşısında sarhoş olup çıkıyorlar. Bütün gün, bütün gün, ağzım, sessiz sedasız, bir saat çarkı gibi işliyor, akşamleyin onlara bir sayı zaferi sunabilmek için rakamları üst üste yığıyorum. Benim postanın sonucunu bildirmeye göreyim, yüzleri gülüyor. Sayı kabarık olduğu ölçüde artıyor memnunlukları. Akşam gönül rahatlığıyla yatağa giriyorlar. Nedenine gelince, binlerce kişi her Allah’ın günü yeni yaptıkları köprüden geçiyor.

Ne var ki, yanlış istatistikleri. Üzülerek söylüyorum ama ne yazık ki yanlış. Başkalarına karşı öyle görünmesini becerebilmeme rağmen, kendisine güvenilir bir kimse değilim ben.

Kimi vakit, köprüden geçenlerden birini iç ekmekten, bir başka vakit acımam tutup, onlara fazladan birkaç kişi bağışlamaktan içten içe bir zevk duyuyorum. Mutlulukları benim elimde. Kafamın kızgın olduğu, içecek sigaram bulunmadığı elimde. Kafamın kızgın olduğu, içecek sigaram bulunmadığı zamanlar, köprüden geçenler üzerine ortadan, kimi de ortanın altında bir sayı söylüyorum. Yok, kalbim kabına sığamıyor da keyfim yerindeyse, cömertliğimi beş rakamlı bir sayı halinde döküyorum ortaya. Öylesine mutlu bir halleri var ki! Sayım sonucunu her defasında düpedüz kapıyorlar elimden, gözleri ışıldıyor, tutup sırtımı sıvazlıyorlar. Bir şeycik sezdikleri yok!

Sonra başlıyorlar çarpmaya, bölmeye, yüzdeleri hesaplamaya, vesaire vesaire. O gün köprüden dakikada kaç kişi geçmiş, on yılda kaç kişi köprüden geçmiş olacak, hesap kitap çıkarıyorlar. Mişli gelecek zaman hoşlarına gidiyor. Mişli gelecek zamandaki ustalıklarına diyecek yok doğrusu! Gelgelelim, üzülerek söylüyorum, istatistikleri yanlış…

Benim küçümen sevgilim günde iki kez köprüden geçiyor. O geçerken adeta duruyor kalbim; sevgilim ağaçlıklı yola sapıp gözden yitene kadar, durup dinlenmeyen atışına düpedüz ara veriyor.  İşte bu ara gelip geçenleri onlara haber vermiyorum. Bu iki dakikalık zaman benim. Bir tek benim. Bu zamanı kapatmaya da niyetim yok elimden. Sonra akşam olup da sevgilim çalıştığı dondurmacı dükkânından döndüğü, karşı kaldırımda yürüyüp sayımla, boyuna sayımla uğraşan sessiz ağzımın önünden geçtiği vakit, yeniden duruyor kalbim. Ne zaman gözden yitiyor o, ancak o zaman tekrar sayım işine dönüyorum. İşte bu dakikalar içinde kör gözlerimin önünden geçit töreni yapmak mutluluğuna erenler, istatistiklerin sonsuzluğunu boylamaktan kurtuluyor, gölge erkeklerle gölge kadınların oluşturduğu yalancı varlıklarmış gibi istatistiklerin mişli gelecek zamanında ötekilerle birlikte yürüyüşe katılmıyorlar. Belli ki, onu seviyorum ama haberi yok onun. Haberi de olsun istemiyorum. Ne türlü bütün hesapları altüst ettiğini sezmesin. Olup bitenden habersiz, masum bir halde, uzun kahverengi saçları ve çıtı pıtı ayaklarıyla dondurmacı dükkânına yollansın ve bol bol da bahşiş alsın. Onu seviyorum. Besbelli seviyorum onu.

Geçenlerde kontrole geldiler. Karşıdaki, otomobillerin sayımıyla görevli arkadaş vaktinde uyardı da, gözümü dört açtım. Bir saydım, bir saydım ki, kilometre sayacı bile benim kadar iyi sayamaz! Bizzat istatistik müdürü gelip karşıya durdu ve bir saat içinde aldığı sonucu benim bir saatlik sonuçla karşılaştırdı. Benim sonuç onunkinden bir noksan çıktı. Ben sayarken küçümen sevgilim gelmişti. Bu sevgili yavrucağım mişli gelecek zamana dönüştürebilmesine hiçbir vakit müsaade etmeyeceğim. Beni küçümen sevgilim çarpma, bölme işlemlerine konu olmayacak. Bir hiç olan yüzdelik bir rakam haline sokulmayacak. Sevgilim geçerken ardı sıra bakmayıp, sayımla uğraşmaktan bir kan ağladı ki yüreğim! Karşıdaki, otomobillerin sayımıyla görevli arkadaşa cidden teşekkür borçluyum. Hani, düpedüz bir hayat memat meselesiydi.

İstatistik müdürü sırtımı sıvazlayıp iyiliğimden, sadakatle hizmet eder, güvenilir bir kimse olduğumdan söz açtı. “Bir saatlik sayımda bir kişi az sayılmış, pek bir önemi yok,” dedi. “Biz zaten belli bir yüzde ölçüsünde ekleme yaparız sonradan. Sizi ata arabaları sayımına geçirebilmeleri için teklifte bulunacağım.

At arabası sayımı ense tabiî. At arabası sayımı bulunmaz bir nimet. Geçse geçse günde yirmi beş kadar at arabası geçer köprüden. Aklından her yarım saatte bir, sonraki rakamı atlamak bulunmaz bir şey!

At arabası enfes olur. Zaten saat dört ile sekiz arasında at arabalarının geçmesi yasaktır köprüden. Bu arada gidip gezebilir veya dondurmacı dükkânına varabilir, sayıma sokmadığım küçümen sevgilimi doya doya seyreder ya da eve giderken belki ona biraz arkadaşlık edebilirim.

Heinrich Böll

Dünya Edebiyatından Seçme Öyküler KKM Yayınları s 85

Leave a Comment

İlgili İçerikler