bir avuç eski kaldık tarihin sahnesinde gidenler gitti artık nerede nasibimiz hırçın hoyrat değiliz rotamız masumiyet niyetimiz hoş seda servetimiz tebessüm bir ağaç gölgesinde...
bir avuç eski kaldık tarihin sahnesinde gidenler gitti artık nerede nasibimiz hırçın hoyrat değiliz rotamız masumiyet niyetimiz hoş seda servetimiz tebessüm bir ağaç gölgesinde...
İlk ve aşk unutulmaz Biri yaşanır Sonsuza dek Diğeri yaşlanır Sonsuza dek Osman Akyol
Her nefeste seni resmediyorum Dalıp kalıyorum engin maviye Hasbıhal ediyorum uçan kuşlarla Dilek tutuyorum bir gün mutlaka Uzun bir rüyasın bitmez tükenmez Avucumda dua...
Bu gece senin için sirenler çalmıştı Çocuk gözündeki korkuya Biraz büyüdü kalbin Otel beyazları ayaklarındaki tokluğuyla güzel Bir geceyi ıskalamadan şaşırtan zenci dişleri Bekar...
Belirsiz bir zamirle konuştum hep Kime ait olduğunu bilmediğim mağaralarda Büyüdüm duvarlarına baka baka Siyah kumun ayazında, çırılçıplak Kimdim, nereden gelmiştim ve neden Pusuya...
Güneş ışıklarını kaçırdığında, Yüreği buz keser kara toprağın Uzattığında ümidin sıcak çırasını Bahar çiçeklerine bezenir bağrı… Güllerin sürgünleri uzar sevdaya Papatyalar ak sayfalarını serer...
Kuru daldan oldu fidan Doğru ilde kaldı yalan İçimde tutuşan tufan Gözden ırak tutsun beni. Ben aydım o ise güneş Dünya oldu bize kalleş...
Bir tarafta Matruşka’nın bebekleri Ağlaşıyorlar… Bir tarafta koşumlarından azat edilmiş Aşkar Vurunca sağrısına hafiflik Yelesine rüzgâr Döndü baktı uzun uzun avlaklara Sonra Bir ok...
Solgun bir yıldırımın keskin bıçağı Bir hışımla indi odaya Nicedir kendini belli etmeyen O derin ses, o beklenen yutkunuş Yağmurun geç kavuşmalarından Küçüldü, sanki...
Aktım, kara oldum Yoldum, dağ oldum Şimdi Başımda duman, eteğimde çimen İçimde buz gibi pınar Osman Akyol