İZMİR İSTANBUL’DAN DAHA MI GÜZEL? Kitap imzalamak bahanesiyle, seni görmek için yollara düştüm. Yorucu bir yolculuktan sonra işte geldim. Merhaba İzmir. Şöyle bir baktım...
Sabahın erken saatleriydi. Bankta tek başına oturuyordu. Yanına yaklaştım ve oturdum. Fark etmedi oturduğumu, çok dalmıştı. Gözünü bir noktaya iliştirmiş, sanki orada bir şeyler görüyordu.
Parkta kimseler yoktu. Müziğin sesi sonuna kadar açılmıştı. Kuş ve böcek sesleri, çağdaş müziğin esaretine girdiklerinden duyulmuyordu. Güneş uykusundan yeni uyandığından, varlığını pek hissettiremiyordu. Uzun bir süre sessizce oturduk.
Nedendir bilinmez, birden irkildi ve beni gördü.
“Siz ne zaman geldiniz?” dedi.
“Epeyce oluyor, fakat siz fark etmediniz geldiğimi.” diye karşılık verdim.
Acı bir tebessüm etti.
Gözleri çukurlarında kaybolacak gibi duruyordu. Saçlarının beyazlığı, yüzünün çizgilerine yansımıştı.
– Biliyor musun yaşlılık çok zor. Bir de yaşlılıkla birlikte insana yalnızlık müptela oluyor. Yaşlılık tıpkı şu parka benziyor. İnsanlar parka geliyor, belli bir zaman geçirdikten sonra; çıkıp gidiyorlar. Park yine yalnızlığa bürünüyor.
Yaşlılıkta buna benziyor. İnsan gençliğinde her şeye koşuyor, yorulmak nedir bilmiyor. İnsanların gözdesi sen oluyorsun. Fakat yaşlanınca kenara itiliyorsun. Herkes sana hürmet gösteriyor, ama bu yalnızlığımızı gidermiyor.
Derin bir ah çekti, sonra gözlerini yeniden ufka doğru dikti.
Biliyor musun dedi;
– Her gün buraya gelirim ve şimdiye kadar yaşadıklarımı film şeridi gibi gözümün önünden geçiririm. Aslında bir nebze hayatımın muhasebesini yaparım. İnsanların arasında kalmak, beni boğuyor. Kendi kabuğumda kalmayı daha çok tercih ediyorum.
Gençliğin verdiği duygularla onu anlamaya çalışıyordum. Yaşadığım aşk beni içten içe kemirirken, ona bunu söylesem bana nasıl bir cevap verir diye merak ettim. Ben bunları düşünürken, o sevmeden bahsetmeye başladı.
– Sevmek güzel bir duygu. Sevmenin kıymetini bilmeyenler, aslında hayatın da değerini bilmiyorlar. Duygusuz bir insan düşünemiyorum. Hayvanın dahi yavrusuna olan sevgisi, düşmanlarına karşı koruma duygusunu güçlendiriyor.
İnsan her daim karşı cinsine ilgi duymuştur. Ama günümüzde aşk denilen duygu, üzülerek belirtmeliyim ki ayaklar altına alınmış durumda. Bu duyguyu yaşamayan bilmez ama yaşayanda çektiği tüm ızdıraplara rağmen hiçbir vakit pişman olmaz.
Sevmenin ne başı vardır, ne de sonu.
Her şey bir anlıktır.
İnsanlar aşkı yanlış anlıyor. Sen de bir gençsin ve sevebilirsin. Fakat hiçbir zaman, sevdiğin insanı aldatma. Sevdiğine karşı dürüst ve anlayışlı ol. Ta ki gün gelince, yaptıklarından pişman olmayasın…
Biz insanlar, dünyaya geldiğimiz günden son nefesimize kadar, sürekli bir mücadele içindeyiz. Bunu yapalım, şunu bitirelim derken; farkında olmadan kendi kendimizi bitiriyoruz.
Tam ayaklarımızı uzatıp huzurlu yaşamayı düşünürken; bu defa öteki âlemden hesap için çağırıyorlar. Siz isteseniz de, geri dönmenizin mümkünatı yoktur. Fani şeyler için verdiğiniz mücadelenin bir öneminin olmadığını, en iyi bize anlatan ölümdür.
Belki ölümün soğukluğu, belki de yalnızlığın korkunçluğu ruhumu kaplamış olacak ki birden üşümeye başladım. Oysa mevsim yazdı ve hava sıcaklığı giderek artıyordu. Buna pek bir anlam verememiştim. Karşımdaki bunları anlatırken, ben de kendimi onun yerine koymuş yaşadıklarımı düşünüyordum.
Yaş gelmiş otuz sekize, bir bu kadar daha yaşayacağım meçhul. Buna karşın yaşlılığımı düşünmeden girmiş olduğum mücadele, beni ürkütüyor.
İki kuşak yan yana oturuyoruz.
O beni düşünüyor, ben onu.
Sırlı şifre gibiyiz…
Emrullah Bayrak