-Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlığı olana vermeyi emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. İyice anlayıp tutasınız diye size öğüt verir. (Nahl-90) İmam...
-Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlığı olana vermeyi emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. İyice anlayıp tutasınız diye size öğüt verir. (Nahl-90) İmam...
Bir altını vardı gerdanında Ya kefen parasına kalacak Ya da kefene yetişmeden Ekmek kapacaktı. Yoksulluk, münhasırdır bize anacığım Yaksan da bir cigara, Peş peşe...
Rüzgâr uğuldar karlı tepelerde Aman vermez azgın tipi, Ulur sürü sürü kurtlar, yıldızsız gecelerde Kulağın seste, gözün pencerede beklersin beni bilirim. Bir tren şehre...
Aylar, haftalar geçmişti, geçmesine de şu son saatler, dakikalar geldi çattı mı; yelkovanların, akreplerin bacaklarına âdeta taşlar bağlanıyordu. Yıllarca beklemişti ne de olsa; hakkıydı...
Difenbahya’nın Gözyaşları Yırtılan geceden görünen ayıp Gözlerindeki derin anlamsızlık Düştüğüm anlık boşlukta uçup gitti Beynime konan ilgisiz bir şarkının sözlerinde Ellerini tutmak için biriktirdiğim...
Oğlu ve torunları ile aynı evde yaşamasına rağmen başka dünyaların insanıydılar. Kaldığı oda ile oğlunun odası karşı karşıya olsa da aralarındaki mesafe uzun yıllar...
“Geliyorlar yarım saate! Uzun yoldan geliyorlar, acıkmışlardır. Her şeyi hazır ettin değil mi Elif?” “Hazır ana, ocak harlandı; koyarım şimdi yemeği. Gözümün yaşını da...
Ümit kitap okumayı çok severdi. Kendi kendine eğlenir ve kitap okurdu. Sandalyesinde mutluydu. Diğer insanlardan ne farkı vardı ki? Bir gün şöyle dedi: -Anneciğim...
Bir gecenin vakur gölgesinde Gerçek bir özlem nasıl yaşanır Ve özlem, Hiç mümkün olmayan adamlara nasıl yakışır onu anlatacağım yıldızlara Belki de hiç uyumayacağım...
Kardelen çiçeklerini bilir misiniz? En yüksek yerlerde toprağı ve kar tabakasını delerek baş gösterir. Zorluklara aldırmadan dik durur tüm ihtişamıyla. İşte bu kitap da...