Üniversiteyi bitirdikten
sonra İçişleri Bakanlığının açtığı sınavları kazanmış, müfettiş olarak
atanmıştım. Çok idealist ve enerjiktim.
Hizmet aşkıyla yanıp
tutuşuyordum. Bana devletim tarafından sağlanan eğitim hizmetinin karşılığını
verebilmek için ne iş verilirse verilsin hemen yapıyordum.
Uzun bir süre geçtikten
sonra beni de artık teftiş için göndermeye başlamışlardı. Gideceğim yeni görev
yeri yeni kurulan bir ilçenin belediye teftişiydi. Evrakları postayla göndermek
istemişler fakat ben yerinde inceleme yapmak istemiştim. Gitme zamanı
yaklaştıkça heyecanlanıyordum.
Belediyenin aracı kamyonet ilçenin bağlı olduğu K… dan
almaya gelmişti. Yollar bozuk ve toz toprak içindeydi. Kamyonet, yolda
ilerlerken ara ara öksürük krizine tutulmuş gibi tekliyordu. Dura kalka çıktığımız
yolculuk, güç bela ilçede sona erdi. Tahminim doğru çıkmıştı; burası birkaç
bakkal dükkânı ve bir kahvehaneden ibaret, Anadolu’nun bağrı yanık insanlarının
yaşadığı küçük bir yerdi.
Belediyeye gelmiştik.
Eski bir binayı tamir ettirmeye çalışmışlardı fakat yine de değişiklik yok
gibiydi. Tabela asılmamış, kapının girişinde duvara dayalı duruyordu. Otelin
olmadığı kasabada, bana binanın içinde bir oda hazırlamaya çalışmışlardı.
Odanın içinde köşeye
kurulmuş saç odun sobasıyla onun tam karşısında duran tahta karyola ile tahta
masadan ibaretti. Böyle bir yerde bu kadarını bulmak bile mucize sayılırdı.
Belediyenin odacısı ve kamyonetin şoförü aynı kişiydi. Sobayı yaktıktan sonra
biraz bekledi ve başka ihtiyacım olup olmadığını sorduktan sonra gitti.
Tek başına kalmıştım
binada. Biraz oturdum oyalandım. Gece çok uzun olduğu için vakit geçmiyordu. En
iyisi uyumaktı. Hazırlanan yatağa yattım. O sırada sobanın içindeki odunlar
yanmış, ateşin söndüğünü de fark etmemişim. Yorganı üzerime çektim ısınmaya
çalıştım. Yattığım anda çok pis bir kokuyla yorganı üstümden attım. Fakat bu
kez de titremeye başladım. O geceyi “aç- kapat” şeklinde geçirdim.
Ertesi sabah görevli
geldiğinde saygıyla;
“Müfettiş Bey, dün gece
rahat uyuyabildiniz mi?” diye sorduğunda “ Çok üşüdüm dün gece.” dedim.
“Eğer yorgan az geldiyse
bir tane daha getireyim size.” demez mi.
Sanırım yün yıkanmamıştı
ve o kokuyla gece boyu mücadele etmiştim.
“Burada battaniye satan
dükkân varsa bana üç dört tane battaniye alıverin size zahmet.”
Cebimden çıkardığım
parayı verdiğim adam bana şaşkın şaşkın bakarak çıktı odadan. O yorganı
yapabilmek için kaç kişi emek harcamıştı. İlçe halkı yüreğini ortaya koymuş
olmalıydı yaşanılır bir şehir yapmak için.
Neredeyse emekliliğim
geldi. Ondan sonra bir sürü ilçeye teftişe gittim. Aynı heyecanla görevimi
yerine getirdim. Buna benzer bir sürü anım oldu. Kâh ağladım, kâh güldüm.
Çalışma azmimi hiç kaybetmedim. Kaybedeceğimi de sanmıyorum. Vatanım ve
milletim için her yere giderim seve seve.
Nermin Güday Kaçar
İlgili