0

Enerjisini güneşten alan saat gibi tıkır tıkır işler doğanın mimarı tarafından kurulan düzen. İnsan marifetiyle her ne kadar bozulmaya çalışılsa da…

Bestseller listelerine girmeye aday henüz mürekkebi kurumamış romanlara benzer her yeni hayat. Serim / düğüm / çözüm ekseninde yaşanır ömür denilen kısacık an…

Dünya döner; değişik ırk ve renklerde binlerce ak sayfalar kadar apak günahsız bebek, ana rahminin sıcaklığını terk ederken avaz avaz yaşanması her saniye zorlaşan dünyamıza merhaba çığlıkları atar. Kimi yün buklelerinin kıvrımlarıyla buluşur, kimi ot döşeklerinin dikensi çıkıntılarıyla… Kimi yıllarca hasreti çekilip doğmadan önce veliaht ilan edilen, kimi de düşürülmeye çalışıldıkça inatla olmayan tırnaklarını toprağa geçiren çalı dibindeki günebakan gibidir…

Taht / baht ilişkisini çoktan tesis etmiş ana babaların yanı sıra; her doğan çocuğu yük, taze iş gücü, istismarı yapılacak meta, alınıp satılacak obje gibi gören ana babalarda mevcuttur ne yazık ki… Nasıl ki bir elin beş parmağı farklı boylarda ise her ana baba da farklı karakter, dünya görüşü, ekonomik durum, bilinç ve donanıma sahip…

Yolu gözlenen, kıymetli, istenmeyen, kazayla, tekne kazıntısı, kaşık düşmanı, eksik etek gibi sıfatlarla kategorize edilen geleceğimiz, yavrularımız… Varsıllık yoksulluk çizgisinde birbirine zıt ortamlarda büyütülmeye çalışılan, savunmasız birey adaycıklarımız… Minnacık hacminin varlığıyla yaşam tarzını değiştiren ailelerin aksine yaşam tarzlarına ayak uydurulmaya çalışılan ağzı var, dili yok bebelerimiz…

Her türlü fantezi, sapkınlık içeren çocuk pornosuna, aile içi şiddet ve cinselliğine özne olanlar, analık-babalık elinde ruhu / bedeni büyüyemeyenler, küçücük yaşında suça teşvik edilip para kazanması istenenler, katıksız yediği öksüz dilimine göz dikilenler, oyun çağında evlendirilen çocuk anneler, töre ve tabular uğruna heder edilen bahar dalı kadar taze hayatlar…

Evlilik dışı yasak aşkın meyvesini kucaklayan ve feleğin acımasızca hırpaladığı anaların yüreklerini çimdikleyerek cami avlusuna, kapı önlerine, yetiştirme yurtlarına bıraktıkları duru dağ gölleri saflığındaki evlatçıkları…

Yapabileceğimiz kadar değil, bakabileceğimiz kadar çocuk sahibi olmalıyız. Çocuklarımızı çok iyi eğitmeliyiz ki kötü niyetli kişilerin gayretlerini ganimete çevirmelerine asla izin verilmesin. Ömür cetvellerinde sağlıklı, eğitimli, mutlu, başarılı nesiller bırakmak her aklıselim ana babanın görevi olmalıdır…

Çünkü gelecek bizim geleceğimiz…

Fatma Türkdoğan

Leave a Comment

İlgili İçerikler