Gözler uzaklara daldı yine… Yakındakiler bavullarını toplayıp gitti çoktan Deniz bize kaldı Dalgalar hatırlatır şimdi çırpınışlarımı, sürsün diye bazı şeyler… Sonra anlatır deniz, sessiz...
Gözler uzaklara daldı yine… Yakındakiler bavullarını toplayıp gitti çoktan Deniz bize kaldı Dalgalar hatırlatır şimdi çırpınışlarımı, sürsün diye bazı şeyler… Sonra anlatır deniz, sessiz...
umut şehridir İstanbul yıllar içinde taşı toprağı altın olan son durak düşte düş görmek gibi yılan hikâyesidir gurbetlinin kaybolmuş sokaklarında yılgın ve hedefsiz sebepler...
Hayat diye algılanan savaşa ilk katılanlardan olmak için, yaşamı soyluca ezberledik. Artık nerede duracağımızı bilemiyoruz. Hangi mekânın içinde? Hangi gökyüzünün altında? Hangi düzenin yanında?...
Bir sonun başlangıcındayız biz Ve sen de benim gibi içli Mutlu günlerimiz susta Ve o tozpembe dünyamız Şimdi tanrılar panayırında. Sen cıvıl cıvıl on...
Yüz çeviriyorum esrik aynalardan Zühre yıldızını soluma alıp ivecen dalıyorum derin denizlere albatroslar pusulam genzimde asırlanmış iyot kokusu evvelden ahire düş ağı ördürüyor zıpkınına...
-Halil, dedim, hani sen terziydin? Niye sabahın köründe böyle denizi tokmaklayıp mırmır sürülerini kaçırıyorsun. Senin hiç işin yok mu? Bak Eylül geliyor okullar...
Deniz yıkadı beni dün sabah Vapurda seyrederken İstanbul’u Lodostan poyraza döndü rüzgar Deniz yıkadı üstümü başımı Ve ben hiç itiraz etmedim, Uslu çocuk gibiydim...
Mavi denizin kuytu yerinde bir istiridye yaşardı. İstiridye sabahları uyanır uyanmaz kapısını açar, evim dediği denize uzun uzun bakardı. Yeşil balıklara, yosunlara, deniz kaplumbağalarına...
Saatin kaç olduğunu bilmiyordu Erwin Marlon. Pekte umursamıyordu aslında. Uzun zamandır uykusuzluk sorunu yaşıyordu. Böyle gecenin en olur olmaz anında uykusu kaçar, o da...