0

tükendi nesli
asil atların
gökçe kartallar bulutlara
alp kurtlar efsanelere
ben sana karıştım cânâ nûr,

kimseden, kimse’nden sayılmıyorum
bu çağda artık söylenmeyeni sayıklıyor,
günahlarımdan taşlarla ayıklanıyorum
o kıymetli taşlarını bir bir dağıttın ya ağyare
bu hiç kimsen’e atılacak
verda gönlünde kaldı mı cânâ nûr,

zalımlığına yoktu diyecek
bırakmadın ki yağmurlarında ıslanayım
ne yetişebilirdi deliliğime
zannettin ki uslanırım, yakınlığınla
öyle bir özlemek koydun araya
ne kadar özlemekse
o denli sadelikle suslanıp süsleniyorum cânâ nûr,

bırakmadın ki gizlinde yaşayıp durayım
sessiz uzak ve derin
unutulmuş olurdu işte
zaman kayıtlarından kurtulmuş ki muaf
bahardem bir sevişme vakti kurayım
ateşi yükselen toprağına serin
rüzgârlar, yaprak yaprak güz ellerimle
içine karbûseler demetledim
mevsim geçişlerinden
şaşkın bir boşluğa düşmüştü etraf
karanlığını uyandırdım ya
hayâllerinin sükûtunda kahrettim kendimi
yasımı tuttun mu cânâ nûr,

gecede gümüş billûr
ayperi bir nehirdir
akar güzelliğin…zinnur
bırakmasan da içtim suyundan…efsunluyum
bu fakir hiç kimsen’i yeniden…doğurdun mu cânân’ım…

Halis Tamkoç

Leave a Comment

İlgili İçerikler