0

Bu yaşlı bir ahlat ağacı, ahlattan kinaye armut demişler. Bunun hemen altında “L” şeklinde uzanan ve kıvrılan yirmi dekarlık bir tarlamız vardır bizim. Bu tarlayı da bu ağacı da ben, oldum olası hep kutsal bilmişimdir. Bir buda olsaydım galiba onun dibinde oturmayı seçerdim. Ama ben hep onun kollarının ve dallarının arasında oturmayı seçtim. Orada hayal kurup, oradan hayatı seyretmekten inanılmaz haz alırdım. Oradan uzaklara bakınca Karadeniz sıra dağları bütün heybeti ile görünür. Az yakına geldiğimizde, taş boğaz diye yalçın kayalar gözükür ve serpilmiş tek tük yabani elma ağaçları, ekilip, biçilen tarlalar, şimdi bir de gölet inşa edilmiş.

Daha yakında, tarlamızın bir tarla ötesinden “Şeher Yolu” geçer, Bayburt’a gelip giden araçlar…Bu tarlada çalışmaktan sürekli inanılmaz keyif alırdım, o tarlaya gitmek benim için inzivaya çekilmek gibi bir şeydi. Ağaca tırmanacak kadar küçük olduğum da bile ne yapar eder çıkar bir dalında oturur ve her şeyi oradan seyretmeye başlardım. Geleceğimin bütün hayallerini neredeyse o ağaçta kurdum desem yeridir. Oradan dünyanın istediğim yerine seyahatler yapardım. Göklere çıkardım, dağlardan denizleri aşardım. Hasılı orada dolup dolup taşardım…

Şiirler yazmaya da orada karar vermiş ola bilirim. Çünkü orada tedrisinden geçmediğim hiçbir şey bırakmadım. Bizim oralarda ağaç az bulunur, arazi ekim-dikime elverişli olduğundan, dağlarımızda koyun ve sığır için uygun olduğundan, bütün arazi sürekli işler haldedir. Bu hengamede ağaçlara barınacak çok yer bırakılmamıştır. Ancak zamana direnebilenler ayakta kalabilmiştir. Bütün kızaklarımızın ayaklarının da bunlardan yapıldığını düşünürsek, çok fazla yaşama şansları olmadığını anlarız.

Bizim armut ağacı direnmiştir, sanırım o çevrenin de en yaşlı ağacıdır, ondan daha yaşlısına rastladığımı hatırlamıyorum. Böyle olunca da her ağaç az çok kutsal olmak durumundadır. Bizim armut ağacı bunlar içinde baş buda, yahut şaman, kam, yahut derviş olmayı da doğrusu hak ediyor. İşin garip yanı bugüne kadar olgunlaşmış tek bir meyvesini yemek nasip olmamıştır. Çobanlar ve çocuklar olgunlaşmasına asla müsaade etmemişlerdir. Daha olgunlaşamadan, kuşlar ve düşlerle birlik yenilmiş bir türlü muradına erememiştir.

Şimdi her gidişimde başımı çevirerek oraya bakar geçerim, her geçişimde içimde inanılmaz kıyametler kopar ve gözlerim dolar, ağlamamak için kendimi zor tutarım. Her bakışımda orada bıraktığım onca parçam gözleri ışıldayarak bana bakarlar selamlaşır, saygıyla biri birimize baş eğeriz…Sonra birlikte armut ağacını selamlarız…

Hayrettin Yazıcı

Leave a Comment

İlgili İçerikler