DAĞLARIN SESİYDİK Dağların sesiydik kar ile boran çevriliydi nefesler Taş avlusu büyük hayatları olan toprak damlı kerpiç evlerin Yokluğa gülüşleri çınlayan çocuklarıyla Taş avlu...
Bozkırın ortasında bir çocuktum
Biraz toprak, biraz gökyüzüydüm
Biraz hasret, biraz umuttum
Bazen uzakları gözleyen nemli bir çift gözdüm
Güneş yakmazdı bizi bozkırda
Ayrılık ateşinin yanında neydi ki güneşin harı
Yağmur damlası düşmese de
Gurbetlik buğusu kaybolmazdı pencerelerden
Topraktı bizim hayatımız
Alın terimiz, ekmeğimiz
Bozkırda tozlu bir çift çarık
Kıymetliydi cilalı kunduradan
Yılkı atlarının arasında koşarken
Kaybettiğimiz uçurtmamızı arardık
Sonsuzluğun mavisinde saklı bir yerde
Bitmeyen hayallerimiz vardı
Dağlar taşır sanırdık yüklerimizi
Ondan bu denli yüksek değiller miydi?..
Meğer ta içimizdeymiş yüklerimiz
Belki bu yüzden kamburdu sırtımız
Kapanmayan yaralarımız vardı
Dinmeyen sızılar, gelmeyen yolcular vardı
Uzaklara yazılan mektuplar
Okunmadan dönen satırlar vardı
Bir bavula sığan hayatlar
Vedasız gidişler
Bir trenin ardında bitmeyen bekleyişler
Ve sabahı olmayan geceler vardı…
Sevgilerimizdi yalnızca bozkırı yeşerten
Dosttan öte kardeşliklerimizdi
Bir ekmeği paylaşır gibi
Paylaşırdık hüzünlerimizi, sevinçlerimizi
Bozkır bizdik, dağ bizdik, taş bizdik
Su bizdik, ateş bizdik
Bozkırda yeşeren ağaç,
Açan çiçek bizdik.
Kerime Bistami