0

zübde-i hülâsa
arızalıyız Abdullah!
hissetmeden yaşama putuna, taş atmış;
kaşını gözünü yarmışız vesselâm
mahallenin delisi olmaya!
mahalle dediysem kabristan dehlizi
kuruyan dalları ağlatmışız
öyle yeşeriyor anca bu pürmiskin.iz,
kaynamış köpürmüş konfor denizi…

çıkarılmışız yine
ilânatın iması öyle
zati hiç değildik ki
asla olmayacağım diyorum deveye
şu mantık dünyasının vatandaşı
hendek deveyi alkışla tebrikte
sağır sultan belgesel telaşında
yabancılık çekişime ilişmeyin
değmeyin onun keyfine
nefesleniyor işte şu damgalı fânilikte
baharın envai çeşidini mevsim diye…

zübde-i hülâsa;
öteki olmuşuz
yük olmuşuz
aynı dili konuşmuyormuşuz
pazar ayinlerine
pagan ritüellerine katılmıyormuşum
tek ülke aynılık cumhuriyetine dünyanın
aykırılık, asilik, anarşilikten yana
ne varsa zerzevat
suçlu bulunmuşum

bütün suçlar bizim mi Abdullah!
tek bu ihaleye fesat karışmamışsa da…

sevdiklerimizin gözünde nimbuslar
yağmur buseli bakışlarına
olamadık gölgeden başka

zübde-i hülâsa;
ağır bir sevda bu
şakakla tetik iltisaklığına
horozu da uyandırsak
mı Abdullah
sade güzelliğiyle biricik güncelimiz
yeşil ışıklı ecel
acele göz mü kırpacak
ayakta geziyor yoksa
yoğun bakımda bi hasta
mülteci yollara ve dahi cümle
çile güzergâhına
şifa serp
Sen Allah’ım…

Halis Tamkoç

Leave a Comment

İlgili İçerikler