0

ZİYAFET

Ormanların kralı ziyafet düzenlemiş.
“Kurt, kuzu, çakal, yılan; hepiniz gelin” demiş.

Elbette bu davete icabet etmek lazım.
Üşenmemiş hiçbiri, dememiş; nemelazım.

Bol ağaçlı bir yerde eğlenceler başlamış.
Her biri mutluluğa neşesini işlemiş.

Yılan birkaç konuğun bilgisini yoklamış.
Anlatmış geçmişini zehrini saklamış.

Neler çektim bilseniz, hayatta  hep süründüm.
Kötü dediler, diye; kötülüğe büründüm.

Çoğunun isteğiymiş, aslanla yakın olmak.
Kralın dostu, diye; ormanda bir nam salmak.

Kimi önüne koymuş payına düşen eti,
kimi başından kovmuş ona gelen laneti.

Eğlence devam etmiş, bin bir çeşit yemekle.
Dostluk kolay kurulmaz, kaç bin türlü emekle.

Fil şarkılar söylemiş, eşlik etmiş karınca.
Çığlık atmış maymunlar tam zirveye varınca.

Kaplumbağa çıkarmış evinden o başını.
Tahmin edememişler, bu gamsızın yaşını.

Herkes sanıyor beni alıyorum ağırdan,
oysa ilk ben duyarım en bilindik sağırdan.

Kartal yüksekten bakmış, aşağıya inmemiş.
Nerde olursan ol da yol doğru olsun, demiş.

Kurt herkesi süzerek tanımaya çalışmış.
Aslında bu ortama gelir gelmez alışmış.

Bakmış ki masum yüzlü alçak gönüllü kuzu,
gözüne kestirince uzatmış ona tuzu.

“Etin, otun tadı yok, ben çok tat alamadım.
Herkes çok ısrar etti, onlarla kalamadım.”

Bizimki çok imrenmiş “Ne güzel dostları var!
Yaralansa köşede mutlaka biri sarar.”

İsteseydi kalırdı, buraya hiç gelmezdi;
tuzunu paylaşmazdı, tanımadan vermezdi.

Kuzucuk  karar kılmış, onun dost olduğunda;
“Görüşelim arkadaş  vaktiniz olduğunda.”

Kurt  kaldırmış başını, göğe doğru ses etmiş.
Sesine ay ve yıldız, hepsi de eşlik etmiş.

Gece çekip giderken hepsi dans ediyormuş.
Kuzu kurda bakarak  “Yetenekli!” diyormuş.

Günler sonra bir vakit  buluşmuş bizimkiler.
Kuzu ağıla varmış “Burası, bizim kiler.”

Kurt bakıp küçümsemiş, demiş “Fazla bir şey yok.
İkram kabul edemem, benim karnım zaten tok.”

Üzülmüş bizim kuzu, kendince mahcup olmuş.
Başını eğmiş hemen çünkü gözleri dolmuş.

Kurt fark etmiş durumu, “Biraz da dolaşalım.
Düşman görürsek eğer beraber dalaşalım.”

“Olur!” demiş bizimki, hemen çıkmışlar yola.
Öylesine güvenmiş, gitmişler hep kol kola.

“Çağırdım dostlarımı onlar da gelir.” demiş.
“Neler aldım bir bilsen; etler, çeşitli yemiş.”

Kuzu iştahlandıkça anlatmış kurt bıkmadan.
Yol boyunca zıplamış, ortalığı yıkmadan.

Kurt getirmiş kuzuyu, bir ahıra kapatmış.
Sesi çıkmasın diye üstüne saman atmış.

Çok şaşırmış kuzucuk, anlamamış niyeti.
Güvenmenin sonunda hep bu mudur diyeti?

Fatma Çetin Kabadayı

 

Leave a Comment

İlgili İçerikler