MUTLULUĞUN RESMİ keskin beyaz acımasız yağar maviden boylanır damların ıslaklığından yokluğa esaret masum gülüşler düşleri oyun filizsiz baharlara sevdalı akşam güneşi kırılır yorgun camlarda...
ZAMANIN NARİN SULARI
Ejderhalar eğitirim
Sabrı rendelediğim gecelerde, siz
Paslı iğnelerle düğme dikerken iliklerime,
Karanlık boğdu saçlarını onun,
Dualar hafif kaldı tenha sularda,
Olmasa saçları, kalkık omuzları olmasa,
Sek sek oynamaktan gelirdi terlikleri,
Dere onu nasıl tanımaz ki, ama
Çırpınmayınca kelebek kanatları!
O gün bu gündür su/suyor utancını…
Her kapıdan hızlıca kayıp geçen oydu,
Her söz, her anı, tamama ereceği ve
Ete kemiğe bürünüp evinin yolunu bulacağını
Hisseder, evirip çevirir rastgele söylenmişi bile
Sonunda girip kapıdan uysal bir özlemle
Okşanır umuduyla kalbe yazılır her sözcük ve
Gölgesini taşa nakşedenleri gerçeğe sarmalayıp
Ölümsüzleştirir kefen…
Sırat köprüsünde sınanan yeryüzü
Kendi türümüzün son örneği yapabilir bizi,
Cennetten düşerken yarattığımız girdabın içine
Bizimle sürüklenir suçlarımız, belki Tanrı
Ölümün neye benzediğini bizden çok merak eder
Gerçi suyun üstünde yürüdüğü bilinir ama
Boğulmak gibi bir sorunu olmamalı,
Gözleri oyulmuş yeminlere tuttururken nöbeti
Görmedi mi, insan öğüten köyde
Gücenik dolaşan Narin’i…
Gömülüyor maskesine kutsal sabıkalılar
Yükseliyor ağır kanamalı yer altı suları ve
Uzattıkça incecik tüy gibi boynunu, hangi
Pansuman susturur bilekleri kesilmiş vicdanı,
Hayatta kalışımızı hafifliğimize borçluyuz
Daha büyük felaketler için
Var olmanın dayanılmaz hafifliğine…
Gülsüm Işıldar