-Kızım yemeğe gel! Fidan, annesinin sesini duymuyordu bile. Pencerenin önünde hem yağan karı seyrediyor hem de babasını düşünüyordu. -Sana sesleniyorum kızım, duymuyor musun...
Ümit kitap okumayı çok severdi. Kendi kendine eğlenir ve kitap okurdu. Sandalyesinde mutluydu. Diğer insanlardan ne farkı vardı ki? Bir gün şöyle dedi:
-Anneciğim ben Ahmet Ağabeyimin yanına gidiyorum.
Annesi:
-Peki ama geç kalma olur mu?
Ümit:
-Tamam anneciğim, dedi ve yola koyuldu. Sonunda tekerlekli sandalye ile Ahmet Ağabeyin yanına vardı. Ağabeyi:
-Hoş geldin, dedi.
Ümit:
-Hoş bulduk Ahmet Ağabey. Bana kitap verir misin?
Ümit elini cebine atarak parasını Ahmet Ağabey’ine verdi. Ahmet Ağabeyi parayı alarak kitabı Ümit’e verdi. Ümit kitabı alarak yola koyuldu. Ümit eve gelerek annesine yorgun bir şekilde şöyle dedi:
-Anneciğim ben çok acıktım yemek yiyip kitap okuyacağım.
O sırada annesi pazara gitmek için hazırlanıyordu. Ümit’e sordu:
-Ümitçiğim, ben pazara gidiyorum, bir şey ister misin?
-Anneciğim bana kitap alır mısın?
-Tabi ki alırım.
Ümit odasına kitap okumaya gitti. Sonra da biraz uyudu. O uyurken annesi pazardan gelmişti. Ümit’in kitabını masaya koydu.
Ümit ertesi gün, okulda kitap okuma yarışması olduğunu duydu ve çok sevindi. Annesinden yardım alarak tekerlekli sandalyesine oturdu. Bu yarışmayı kazanırsa eski tekerlekli sandalyesinden kurtulup yeni akülü sandalyeye sahip olacaktı.
Nihayet yarışma günü gelmişti. Ümit birçok kişinin arasında birinci oldu. Hayalindeki akülü sandalyeye kavuşmuştu. Bundan sonra Ümit için her şey daha kolay olacaktı. Artık annesi olmadan dışarı çıkacaktı. Ümit’in hayalleri gerçek olmuştu.
Aygül Naz Özsoy