Yıl 2002, İstanbul. Aylardan Aralık, İstanbul en soğuk günlerini yaşarken, elimdeki buharı tüten kahvemi daha sıkı kavradım. Perdelerimi sonuna kadar açmıştım, başımı pencereme yasladım....
Yıl 2002, İstanbul. Aylardan Aralık, İstanbul en soğuk günlerini yaşarken, elimdeki buharı tüten kahvemi daha sıkı kavradım. Perdelerimi sonuna kadar açmıştım, başımı pencereme yasladım....
“Beni de yaz, dayanamıyorum artık çürüdüm.” dedi. Yanımda beliriverdi birden. Ne diyeceğimi, nasıl davranacağımı bilemedim. Yazmak için, bol bol kiraz ağaçlarının olduğu, yanlarında da...
Çakır gözlü Emine’min bana iyi bakmasının yanı sıra, pek dağ başı sayılmasa bile yaylada oturmamızın da genç ve dinç kalmamda katkısı inkâr edilemez. Tertemiz...
Kardeşimden haber alamayışımızın tam on altıncı günü. Tarifi olmayan bir yas var içimde, derinlere uzanan, gömülü yerlere sığınan. Gün boyu asfalt yollar uzanıyor gözlerimin...
Yollar yürümek ve varmak içindir hepimiz biliyoruz, bazen düz bazen yokuş yukarı olması genç iken bir şey ifade etmese de ihtiyarlayınca insan yolun yokuş...
Sokakta yürürken, yanından geçen insanların yüzlerine bakıp içlerinden birini tanıyacakmış gibi hissetti. Oysa herkes birbirinden farklıydı. Kimi mutluydu, kimi hüzünlü. Kimi telaşlıydı, kimi yavaş....
Akışı olmayan su, dibini veya olduğu alanı olduğu gibi bataklığa çevirir. Bataklığa saplanır iseniz sizi aşağıya doğru çeker. Kurtulmaya çırpındıkça daha da batarsınız. Kıyaya...
“Annem öldü.” Bir evladın ağzından çıkacak en acıklı sözlerden birisi bu, annenin de evladın da yaşı kaç olursa olsun. Annemin ölümünün yüreğimdeki ağırlığını konuşmak...
Ruhumu kanatan iğneli ve çengelli düşünceler kaynıyordu kafatasımın içinde. Bunlardan kurtulmak ve rahatlamak umuduyla yerimden kalkıp balkona çıktım. Beynimi derinden sarsan, içimde kasırgalar oluşturan...
Kalbindeki nurun yüzüne yansıdığı canım arkadaşım Betül, beş ve üç yaşlarındaki evlatlarımı kucağıma alıp ak sütümle beslemeye başladığım o güzel anların en yakın şahidiydin...