Bir sabah gün doğarken aç perdelerini Kendini tadılmış derin hazza bırak Dökülsün dudağından umutsuz şarkılar İyi günde yaşanmış kötü kadere inat Güneş...
Bir sabah gün doğarken aç perdelerini Kendini tadılmış derin hazza bırak Dökülsün dudağından umutsuz şarkılar İyi günde yaşanmış kötü kadere inat Güneş...
Kırılgan umutlar üstünedir yeminler Hayaller, kurşun yağmurları altında… Zaman geçtikçe Bedeni saran pişmanlık, Tozpembe akşamların Çakırkeyif sevdaları… Gün gelir Kırağı yağar çam...
Birinin gözleri öbürüne fitil olunca Biriler çakarken çakmağı diğeri meydanlarda ıslanır Öylesine kolaydır aslında Birikip nara atmak yıldızlardan sarkarken Sen gelinciğin gözüne sürmesin...
Deniz kıyılarından Yüksek kaldırımlara Rüzgarın savurduğu Garip bir köy çocuğu Otlaklar arasında Kaybolurken boyunca Sevmek kaderindeymiş Saksıda tomurcuğu Kararır koca yürek Kalmaz...
Sonun Öncesi Bitişin Sonrasında Zaman boyutunda sarmal Üç perçemli örgüsün Sonsuz Evrende rüzgar Sevda Gönül girdabı Girdabın kapısına Üç mandallı sürgünsün Şaban Şimşek
Yağmur bulutunun içine gizlenmiş haylaz bir çocuğum Akarım yeşile bir şeytan uçurtmasının tepesinden Alacakaranlıkta haykırır delirmiş güneş Hain, cimri ve kıskanç Işığını sakladı sisler...
Deniz yıkadı beni dün sabah Vapurda seyrederken İstanbul’u Lodostan poyraza döndü rüzgar Deniz yıkadı üstümü başımı Ve ben hiç itiraz etmedim, Uslu çocuk gibiydim...
Tuhaf kayboluşlar Yeni terk edilmiş kâbuslar… Serçenin kanat çırpınışı, Uçmayı öğrenememiş henüz, Selvi, boyundan tereddüt ederken Gölgesine sığınmış, Nisanın kasıntı ışığının altında… ...
Yalnızlığın ayak seslerini dinliyorum, Yağmurun her damlasında… Çaresizliğim olgun başaklar gibi Başını eğiyor hafifçe. Her damla, Issız düşüyor toprağa… Gece yorganını toplamış, Kardelenlere...