0

 

 

Bu sabah tam evden çıkacakken, aklıma açık pencere geldi geri döndüm, kapatmak için hamle yaptığımda;

Yaşlı adam, oturduğu sandalyede güçlükle doğrulup, bizim binanın kendi hizasındaki penceresine heyecanla “Hoş geldiniz, hoş geldiniz.” diye bağırdı. Kendisiyle doğalgaz macerası yüzünden husumetim olan sevgili Nebahat de balkon penceresini açıp: “Nasılsınız, David Bey?” diye seslendi. Bir deri bir kemik kalmış vücuduna sertçe vurarak: “İyi değilim, nefes darlığım var.” diye zorla söylendi ki, o sırada kalem gibi incecik parmaklarının arasında tuttuğu sigarayı fark ettim. Sevgili Nebahat, “Allah ne derse o olur.” dedi. Bay David yine, “Nefes darlığım var.” diye söylendi ve neşeli bir ton ile daracık balkon kapısından içeriye doğru: “Emel, gel bak kim var burada?” diye seslendi. O sırada sevgili Nebahat ’in sıkıldığını bir an önce içeri kaçmak istediğini fark ettim. Aceleyle balkon penceresini kapatmaya çalışıp “Ben sonra konuşurum Emel Hanımla.” dese de Bay David muhtemelen bütün günü evde yatarak geçirdiği için, heyecanla “Bir dakika geliyo gitmeyin, camı kapatmayın, Emel kahve yapıyodu hemen geliyo.” diye çırpınarak tekrar içeriye seslendi. O sırada lafı uzatmak için “Nasılsınız?” diye yeniden sordu. “Beş çeşit hastalığım var, şu an da hiç iyi değilim grip oldum, yazlığa gidemedim.” dedi sevgili Nebahat. Bay David, bir taraftan gözü balkon kapısında, bir taraftan da “Ben narkoz alamıyorum, o yüzden ameliyat etmiyorlar, böyle çekmek çok fena…” dedi. Bir taraftan da sigarasını yakmak için elindeki çakmağa tüm gücünü veriyordu. Sevgili Nebahat, yine yarısı içeride yarısı dışarıda sıkkın bir ses tonuyla: “Allah’ın dediği olur.’’ dedi. Bay David’in, “Yeğenleriniz ilgilenmiyor mu?” demesinden sevgili Nebahat hakkında benden daha fazla bilgi sahibi olduğunu anladım. O sırada elinde klasik bir kahve fincanı pazen geceliğiyle, kırılgan bir yüz ifadesi olan Emel hanım balkona girdi. Geçen yıl bizim sokağın yokuşunda rastlamıştım kendisine. Bay David önden giderken Emel Hanım da elindeki ağır torbaları zorla sürükleyerek aşağı inmeye çalışıyordu, yardım etmek için yaklaştım. Yüzüme uzun uzun baktı, sonra elindeki torbayı verdi, çantasını da taşıyabileceğimi söyledim ama o kadar güvenmemiş olmalı ki, zorlanmasına rağmen bana teslim etmedi, hiç de alınmamıştım bu hareketine, içimden güldüm ve bina girişine kadar yardım ettim, yanlarından ayrılırken arkamdan dua ettiğini duymuştum.

Emel Hanım nazik bir şekilde hatır sorarken sevgili Nebahat kısa kesip, içeri girdi. Adama yine çaresiz bir hüzün çökmüş gibiydi. Kahvesinden bir yudum aldı, sigarasından derin bir nefes çekti. “Bay David, yapma, içme şunu.” diye seslenmek istedim ama belli ki nafile! Emel Hanım çiçekli pazen geceliğinin üzerine uçan külleri nazikçe silkelerken elleri çarpıştı, gülümseyerek el ele tutuştular. Bay David ’in incecik parmaklarında tutunmaya zorlanan parlak alyansı yine gözümü aldı.

Pencereyi kapattım.

 

Demet Alper

Leave a Comment

İlgili İçerikler