Son taze dal Son taze yeşil Açar bahçede salıncak gül goncasından Açar sırlarını badem ezmesi kokular Yanı başımdan süzülüyor sonbahar Yılgın ve yılışık...
Son taze dal Son taze yeşil Açar bahçede salıncak gül goncasından Açar sırlarını badem ezmesi kokular Yanı başımdan süzülüyor sonbahar Yılgın ve yılışık...
Çocuklar, son günlerde eskisi gibi gelip gitmez oldular. “Osman’ım, Halil’im, Zeynep’im, Ayşe’m, Güldane’m…” Şalvarın anını* kaldırdı ve uçkuruna soktu. “Öyle özledim ki sizleri…...
”Göklerden dert yağacak.. Göklerden dert… Gelecek..” “Tık-tık-tık”… Kendinden önce yürüyen asasının sesi. Söylediği sözlerle ahenkte bu sesler: tık-tık-tık… Sokağın sessizliğinde insanın sinirlerine dokunuyor....
Bir sabah gün doğarken aç perdelerini Kendini tadılmış derin hazza bırak Dökülsün dudağından umutsuz şarkılar İyi günde yaşanmış kötü kadere inat Güneş...
Sait Faik’in anısına “Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.” Elime ne zaman bir Sait Faik kitabı alsam içimi ısıtan bu cümle aklıma geliyor....
Yakınlarımdan bir hastayı getirdiğim, psikiyatristimin bekleme salonundaydık. Salon hınca hınç insan doluydu. Randevusu gelen hastalar, doktorun bulunduğu odaya giriyor uzun bir beklemenin ardından...
Hıdırellez’e anca bir hafta kalmıştı. Canan’ın akranı olan arkadaşlarının tümü ya evliydiler ya da nişanlı, ancak onun aklı başında bir kısmeti çıkmamıştı daha....
Yeter, uyandığında karanlık bir tünelin içindeydi. Karnına doğru çekip kollarıyla sıkıca sardığı dizlerinden başını kaldırdı, “Nasıl da uyuyup kalmışım?” diye geçirdi içinden. Ne...
Bazen yokluğunda boğulacakmış gibi hissediyorum. Hasretinden çıldıracakmış gibi çoğu zaman. Tüm ruhumu bedenimi sarıyor özlemin. Hem de nasıl bir özlemek nasıl bir sevmek...