0

Erken saatlerdir
Gün doğmaz bazen

Öyle an olur ki
Buz tutar dalında kiraz
Karınca yuvasında öksüz

Nasıl çıkarım şimdi ben
Karanlıktan sabaha kimsesiz

Keskin kılıçla başlayınca eşkıya kıyımı
Karanlıktan ışıltılı bir dünya kuracağız

Özgürce yaşamak neymiş
Bütün dünyaya anlatacağız

Dostlarını yüzüstü bırakan hiç alır mı yol
Eski ambarda buldum ozanlar kitabı
Anlattı bana insanlığı
Verdi bana sırları

Dağ yamacında açan çiçeğim
Kızıl kiraz dallarım dostlara hasret
Kuşlar da uçup gitmede hep aceleci nedense

Kendime şimdi yeni bir ömür biçiyorum
Kedarnath içinde sonsuzluğa geçiyorum

Bu vefalı sevdalı yürek ne diye çarpar
Posta güvercinleri hiç konmuyor dostum

Emeğimin damıtılmış özünü verdim
Felsefemi sanatımı aklımı şiirlerimi
Bir de geleceğin muhteşemliğini

Ne zaman uyanacaksın
Bir dişlinin vidası kadar mı hürriyet
Yoksa anladığın yaşadığın kadar mı
Esareti bitirmekte mi yetenek

Her firavun taç taktığında
Nil’in suları ter gözyaşı kan akar

Kanayan kalbinden kanla
Rengini verir bir gelinciğe
Ondan kan kırmızıdır gelincik

Erken saatlerdir idam
Gün daha doğmadan
Vedalaşırken dostlarla adam…

Adil Başoğul

Leave a Comment

İlgili İçerikler