SAATİ Saati soruyorsanız Saat: 8:45’dir Zaman da aslında büyük bir boşluk gibidir Biz bir vakitler mavi gökyüzüne şöyle bir bakıyor, bu bir rüya mı...
ADRENALİN ESİRİYİZ
Bir telefon sesiyle irkilsin diye yüreğim
Bekliyorum…
Denizin kabaran görüntüsü
Gelgitlerle vuruyor kıyılarıma
Kıyılarımda fabrika artıkları,
Yosunlu karabatak leşleri,
Kumullar, ilaç şişeleri
Yılların eritemediği plastik ve kapaklar
Her yerde ve darmadağınık…
Kirletilmiş bir ömrü sürerken
Havada duman lekesi
Çocukluğumda
Çalılardan at yapıp bindiğimiz
Ceviz dallarından düdük yapıp öttürdüğümüz
Kuzuların arkasından
Düşe kalka koşturduğumuz
Arkalıksız pabuçların çıktığı
Tabanlarımda diken izi mutluluğu
Uykuyu ölümle eşleyip
Sabaha uyandığımız geceler
Boynu okşanan it gibi
Karşılıksız sevginin sarhoşluğu
Oysa şimdi
Kurulmuş bir saat gibi
Suyu alınmış meyve posası hayatımız
Yatışımız kalkışımız zamana uyarlı
Ruhumuz kıstırılmış duvar aralarına
Sevgiyi ortalık malı
Şefkati bol keseden
Aşkı ayyuka çıkarıp yaşıyoruz
Suskun sevecen, babacan
Pişkin ve yılışık oluyoruz
Yalancı tebessümler yolcusuyuz
Kırık dökük hayaller
Bazen sıradan
Bazen gizemli olsa da
Sanal özgürlüğün nimeti
Gece ayın şavkında
Gündüz telefon tellerinde titreşir
Her rüzgarda kırılıp dökülerek
Kendi sesimizle durulduğumuz
Yüze vurulan tokattır uyanışımız
Hezeyanlar anlamlı anlamsız
Adrenalin esiriyiz
Cemal Karsavran