Lakin bazen umudumu yitiriyorum sevgili. Bir çocuk ağıtı duyuyorum örselenmiş tarafımda. Kırık cam parçacıklarına benzeyen hülyalarımı süpürüyorum elimin tersiyle. Soruyorum kendime “Aynı şehirde yaşarken...
DOLMAYAN DOLMUŞ
çığırtkan bir rüzgâr kök söktürüyor göğümüzün bahçe kapısına
ezberinde belli ki hâlâ zemherinin nedamet ezgisi, paralayıp gönül penceremizin pervazını pervasızca saldırıyor
bu buzul rengi çehrelerden gelen canhıraşlar, hangi kıyametin uğultusu kül pazarından kopup üstümüze devriliyor
kaçıncı dönencede güneşin sivrilmiş hüzmeleri
alışılagelmiş akışkan zamanın nasırlı elleriyle
enlemlerden boylamlardan geçip
boynumuza ateşten kement geçiriyor
ümit de ömür de
döndükçe kendi ekseninde
eksildiği ve eskidiğiyle kalıyor,
diyalektik olmayan dünya
dolmayan dolmuş
birini indirip birini bindiriyor.
Mehmet Şirin Aydemir