ORHAN DEĞİRMENCİ Postacının elime tutuşturduğu zarfa daldım gittim. Kapı aralıktı, öyle kalakalmıştım. Bir süre sonra kendime gelip kapıyı kapattım, içeri geçtim. Zarfın içini az...
HİCRAN
hicranımı gölgeleyecek gölge yok
yaşım kemale erse de gönlüm hâlâ hercai
eskilere gidiyor dönmek istemiyor
tutuyor elimden sürüklüyor peşinden
ah babamın eski ahşap sekisi
ah anamın mis kokan gül ağacı
toprağı ıpıslak sulanmış bahçe
bir de yer sofrası serdiğimiz kapı önü
mavi gömleğim tel çite takılmış
ardımda haylaz mı haylaz çocukluğum
azıcık uzansam tutacakmışım gibi
lakin yaklaştıkça kaçıyor elimden
sarı yeşil topacım dünyayı döndüren
etrafımda fırıl fırıl ufacık eller
rengarenk koca alem ipin ucunda
pervaz ediyor göğe doğru şımarık
cebim lebalep cam bilye
her oyunda yeri öpüyor neşeyle
gözü yaşlı bir velet peyda oluyor
ütülmüş ki iki gözü iki çeşme
avunan ben avutan çocukluğum
yalnız kalbimi bırakma yine gel
içim şimdi kor ateş yaklaşmayın
gölgesinde bile derin bir hüzün var
Faik Kumru