SAATİ Saati soruyorsanız Saat: 8:45’dir Zaman da aslında büyük bir boşluk gibidir Biz bir vakitler mavi gökyüzüne şöyle bir bakıyor, bu bir rüya mı...
USTALIK DÖNEMİNDEKİ ŞAİR: ARİF EREN
“Kolayca okunabilen bir şiirin kolayca yazıldığını mı sanıyorsunuz?”
Orhan Veli
Nicelikten ziyade niteliğe önem veren, az, öz ve titiz çalışmalarıyla tanıdığımız Arif Eren Cumhuriyet dönemi şairlerinden olup şairler şehri, kahramanlar diyarı Kahramanmaraş’ın yetiştirdiği bir değerdir.
Arif Eren şiirde seçiciliği yakalamış, kendine has imgelerle kendine ait bir şiir dünyası kurmuş ve bu minvalde birçok konuda eserler vermiştir. Şiirlerinde işlediği temalar şunlardır: Aile, aşk, çocukluk, dinî ve manevi değerler, doğa, evrensel değerler ve erdem, felsefe ve tefekkür unsurları, ölüm, yurt sevgisi ve milli değerler, zaman.
Ne sağa ne sola yaslanan, herhangi bir ideolojinin emrine girmeyip orijinal ve yüksek seviyeli şiirler yazmayı hedefleyen Arif Eren, okuyucunun his dünyasına girmeyi başarmış bir şairdir.
Türkçenin analitik ve matematiksel bir yanı vardır. Bu özelliği onu diğer diller karşısında saygın bir konumda tutar. Şiirde dilin önemini vurgulayan şair, ana diline hâkim olmadan ve bizlere sunduğu zenginliklerden bihaber şiir yazmanın kuru, yavan ve sığ olacağına işaret eder. Zira şiir, kendi mecrasında akan bir çavlandır. Şiirin görevi nice gönülleri fethetmek, nice savaşları zafere dönüştürmek, nice zaferleri taçlandırmak olmalıdır.
Yetenek, zekâ, kültür, donanım, birikim ve titiz dil işçiliği gibi bileşkelerden oluşan şiirlerin hakiki şiirler olduğuna dikkat çeken Arif Eren, basit yolu değil, zor olanı seçerek zevkle okunacak şiirler vücuda getirmiştir.
Şiirlerinde ahenk ve müzikaliteye önem veren şair, şiirin nesre çevrilemeyeceğini, şayet çevrilirse musikinin kaybolacağını ve geride kalanın da şiir olmayacağını belirtir. Zira şiir insan ruhuna tıpkı müzik gibi işitsel yolla nüfuz eder. Türk dilinin tüm zenginliklerini şiirlerine uygulamış olan şair; çeşitli uyaklar, serbest nazım, hece ölçüleri, aliterasyon ve asonanslarla şiirlerine dinamizm ve çeşitlilik katmıştır.
Arif Eren’in uyak şemalarından örnekler:
Sarmal Uyak
“Susuz çeşmeler gibi kurumuş yüzler
Gördükçe yüreğime boşanır gözlerim
Bir yaraya merhem olmaz bilirim
Teselliden öteye gitmeyen sözler[1]
Düz Uyak İkilik İçinde
Kibirsiz bir gönül taşıdılar
Gösterişten hep uzak kaldılar
Başka insanları ve evleri
Ne yerdi ne kıskandı sözleri[2]
Gazel Tarzı Uyak
Otuz üç kemerli bir köprüde
Su misali akıp gider iplik
Beşparmak vadisi boylarında
Ürperip ırgalanır sessizlik”[3]
Binlerce yıllık şiir geleneği olan köklü Türk edebiyatının kaynaklarından beslenen Arif Eren için, gelenekçi bir şair tanımlaması yapılabilir ama modern şiiri de reddetmez. Hedefi, gelenekten faydalanıp eserlerine çağdaş bir kimlik kazandırmaktır. Şairin ufku olabildiğince geniş, hayal gücü renkli ve ana diline vakıf olması elzemdir. Kelimelere farklı manalar yükleyebilir, kelime oyunlarına yer yer başvurabilir, mübalağa da yapabilir. Özgün şiirler yazmak adına imgelere boğulmuş bir şiir okuyucuyu yorar. Oysa şiir Montaigne’in deyişi ile “İyi şiir, insan idrakini tatmin etmez; allak bullak eder.”
Şairler, iç dünyalarında yarattıkları dizeleri imbikten geçirip söz sanatlarına da başvurarak birbiriyle ahenkli eserler ortaya koyarlar. Şiir, bir üst dili gerektirir. Kaliteli bir şiir yazmak için gerekli olan kelimeler günlük dilden ya da sanatsal dilden özenle seçilmeli oya gibi işlenmelidir ki yoğun anlamlar kazansın. Şiirde benzetmelere, mecazi sözlere yer vermek somutları soyutlaştırdığı gibi soyutları da somutlaştırıp derinlik kazandırır.
Arif Eren’in şiirlerinde; teşbih, teşbihi beliğ, telmih, açık ve kapalı istiare, teşhis, hüsnü talil, tenasüp gibi söz sanatlarına sıklıkla başvurduğu görülür. Her birini öyle yerinde ve dozunda kullanır ki duygu ve düşüncelerinin anlam kazandığını, şiirin derinleştiğini hisseder okur.
*“Temenninin en güzelidir
Dede Korkut’ça söylenen söylev (telmih)[4]
*Hȃlȃ bir suçluluk duygusu içinde
Bizi görünce kıpkırmızı kızarır (hüsnü talil)[5]
*Kış gelince bu talihsiz ağaç
Aynı serüveni
Tekrar yaşayacaktır
Mutlu hayallerle geçecek zaman
En olgun şeklini alınca meyveleri
Yine kurda kuşa yem olacaktır (tenasüp)[6]
*Nasıl da kıskanır diğer çiçekler
Hep aramızı bozmak istedi gelincik (teşhis)[7]
*Senin bir altın çerçevenle
Değişmem apartman denen devi (teşbihi beliğ)[8]
*Sevgilinizin yüreğindeki sevda dilindeki kelimelerle
Yaptığı konakta oturuyorsun (açık istiare)[9]
*Güller görücüye çıktı bugünlerde” (teşhis-kapalı istiare)[10]
İmge, şiir dilinin önemli bir özelliğidir. Şiirde anlatılmak isteneni etkili ve göz önünde canlandırılabilir hȃle getirmek için kullanılır. İmgesel anlatım şiire ayrı bir tat verdiği gibi okurların algı ve duygu dünyalarında farklı çağrışımlar yapar. Modern şiir yazmak adına sırf imgelerden oluşan ve birbirinden bağımsız dizeleri alt alta yazıp okurun beğenisine sunan sözde şairlerin yazdıkları çerez gibi tüketilir.
Arif Eren’in imge dünyası oldukça geniştir ve şiirlerinde sıklıkla başvurur.
”Ses gergefinde özenle işlenir
Körpe yüreğe ecdat sevgisi [11]
Aklımın tenha bir zamanında
Birdenbire karşıma çıkıyorsun[12]
Ne biçim çağ bu
Kimi çocuklar oyuncakla oynuyor
Kimi kuru yapraklarla[13]
Kuş gagasıyla kanarsınız gül gül
Bir nazla olgunlaşırsınız
Ağacın dallarında[14]
Bir de kaval sesi yankılandı
Bu sesten açan çiçek öten kuş
Akan su duygulandı”[15]
Sadece şiirde değil, bütün edebî eserlerde az da olsa hakikat bulunmalıdır. Her edebî eser; hakikatten söz etmese bile, hakikat üzerine inşa edilmelidir. Hayal, eseri süsler; yeter ki o eserde azıcık da olsa hakikat olsun.
Hakikatten yola çıkarak hikemi sözlere ulaşan Arif Eren’in her konuda yazmış olduğu Arifçe Sözler’den birkaçı şunlardır:
”Mutlu evin penceresi sokağa küsmez.[16]
İnsan, önce diliyle dost olup, onun düşmanlığından kurtulmalıdır.[17]
Düşünce düğümü esnemeden gerginlik çözülmez[18]
Türkiye yüreğimde sevda, dilimde vatandır.[19]
İnsanların sağır olduğu yerde, şiir okunmaz.[20]
Göz bahçesinin göz salıncağında fazla sallanılmaz.”[21]
Arif Eren, milli ve manevi değerleri şiirlerinde öne çıkaran bir kelam ustası. Milli şair sıfatını layıkıyla taşıyan şair; dilimizi, dinimizi, örf ve âdetlerimizi hülasa bizleri biz yapan değerlerimizi bağırıp çağırmadan duyguya hitap eden bir lisanla şiirlerine yansıtmakta mahir bir kalem.
Sözlerime üç şiirinden alıntıladığım birer dörtlükle son vermek istiyorum. Uzun ve bereketli yaşamına nice eserler ve gönül telimizi titreten şiirler sığdıran Arif Eren Hoca’ma sağlıklar ve esenlikler dilerim.
SELİMİYE
“(…) Arka minarelerden, altı merdiven buyur eder şerefelere
Bir güneş ki, altı yerden doğar imanlı kalplere
Mermer avlusunda sıbyȃn, kurra, hadis ve medrese yapıları
Hakk’a, sevgiye, ilim ve irfana açılmış kapıları
Otuz iki farz, hiç düşünülmemiştir böylesine
Otuz iki kapıdan girilir Selimiye külliyesine…[22]
GÜZ DÜŞÜNCELERİ
Yaprakların sararınca benizleri
Azalır damarlarında özsu
Çözülmeye başlar kımıl kımıl
Dalları sımsıkı tutan elleri
Boşlukta sallanırken tutunmak için
Bulamazlar incecik bir dal
Tanrı’sız insana benzer halleri…[23]
YURT TESBİHİ
Güneş, doğudan doğar Doğanşehir
Seninle dizilsin şiire son iki hecesi
Beş sesli kent ve ilçelerimiz
Sımsıcak bir merhaba sana Örenşehir
Ne selȃmın gelir, ne haberin
Aynı anlamı taşıyor adlarınız
Bülbül çınlatsın kulaklarını Viranşehir…”[24]
Fatma Türkdoğan
Kaynakça
[1] Yaralar Sevgiyle Sarılmalı şiiri Age, s.74.
[2] Aile Huzuru şiiri Age, s.87
[3] Çözülür Düğümler şiiri, Age, s.92
[4] Ses İpine Söz Asan Şair Eren Monografi, s.114.
[5] Age, s.115.
[6] Age, s.115.
[7]Age, s.114.
[8] Age, s.114.
[9] Age, s.115.
[10] Age, s.115
[11] Age, s.116
[12] Age, s.116
[13] Age, s.117
[14] Age, s.118
[15] Age, s.120
[16] Age, s.121
[17]Age, s.121
[18] Age, s.122
[19] Age, s.121
[20] Age, s.121
[21] Age, s.122
[22] Arif Eren Hayatı-Sanatı-Şiirleri, s.18
[23] Arif Eren Hayatı-Sanatı-Şiirleri, s.42
[24] Arif Eren Hayatı-Sanatı-Şiirleri, s.37