SAATİ Saati soruyorsanız Saat: 8:45’dir Zaman da aslında büyük bir boşluk gibidir Biz bir vakitler mavi gökyüzüne şöyle bir bakıyor, bu bir rüya mı...
-Halil, dedim, hani sen terziydin? Niye sabahın köründe böyle denizi tokmaklayıp mırmır sürülerini kaçırıyorsun. Senin hiç işin yok mu? Bak Eylül geliyor okullar açılacak. Onlarca liseli sana ceket pantolon siparişi vermiştir. Bir o kadarda tadilat işi çıkar, Eylülün sanrılı yanılsamasında fenerin açıklarında ne işin var Halil.
Halil sandalın küreklerine yapışan, paraketenin şamandırasını suya eğilerek kurtardı, yönünü martıların kanatlarının ucundan burundaki fenere çevirdi.
Sandalın kımıltısız mavilikte açtığı yol git gide genişliyordu. Onun bu umarsızlığı bende şaşkınlık yarattıysa da hemen toparlandım, peşi sıra:
-Halil, Terzi Halil bana niye ses vermiyorsun?
Halil nedense bir zaman sustuktan sonra yine sakin bir tavırla başını boşluktan kaldırdı.
-Ne terzisi burada terzilik merzilik yok! Hem her şey hazır giyime dönmedi mi?
-Burası neresi Halil, deniz değil mi?
Halil sustu, martılar sustu, dünya sustu, karanlık beyazı sildi.
Mustafa Güçlü