çekersin yıl oldu kahrımı… öğütürsün tuz buz midemin bayramlığı ağzıma ilk taktığımda alışana kadar öğürürdüm yer bitirirdin beni… senden öncesi yoktum eriyen mumdum gün...
çekersin yıl oldu kahrımı… öğütürsün tuz buz midemin bayramlığı ağzıma ilk taktığımda alışana kadar öğürürdüm yer bitirirdin beni… senden öncesi yoktum eriyen mumdum gün...
Yine gece çöker Yine ay gelir Gözlerim ağlar Ben ağlarım Yine gam Yine keder Gökçe çiçekler topluyorum Gökşin ışıklı sütlü ot buluyorum Gövermiş güvem...
Sene 1984, sıcak bir yaz günü. Mevsimin bütün güzelliği, doğanın her yerine eşit bir şekilde paylaştırılmış sanki. Evlerin çatılarında, ahşap çitle çevrili bahçelerinde, rengârenk...
Beyaz bir düş Kâğıda düşmeyen iz Kalbin içinde bir giz Papatya… Esen bir yel Kayan bir yıldız Tatlı bir gülüş Papatya… Çocuğun elindeki balon...
Gelecek olan felaketleri beklemek Ve onların iyileşme sürecini düşünmek Beni bir çocuğun öğrenme isteğindeki Körelmeye itti. Parke taşlarının hikâyesi bir çay içimliği kadarmış, Elleri...
Öğüt verme için belli bir yaş şartı konulsaydı ben kesinlikle seçilirdim. Atalarımızdan öğrendiğimiz, yaşayarak tecrübe ettiğimiz birçok şey var. Bu kez sizlerle misafirlik Adabı...
Köpüklü bir sahil kenarında, Yürüyormuşçasına içimin derinliklerine. Tökezlemek olası! Düşmek olası! Acz olası! Söylesem inanır mısın gülüm; Aşk bir yanıyla fay hattı. Yüzün kalbime...
Sessizdi, doğuştan sessiz. Onun sessizliği diğerlerine benzemiyordu. O bir boynunu bükerdi sağ omzunun üstüne. Dağ taş ağlamasın diye mendil uzatacak sanırdım. Bir tek biz...
ağzımın kıyısında yabansı bir çığlık can alıcı bir yer tutmuş ateşli silah şahdamarında alessabah sevişmeyi ululayan analitik zekânın buğusu üstünde masumca hasretin görkemli nüshası...